1 Aralık 2009 Salı

Çocuklarda Uyku Bozukluğunun Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri

6.aydan itibaren bebeklerde ve daha büyük çocuklarda uyku sorunlarından söz edilebilir.
Olası sorun yaratan uyku alışkanlıkları; gece uykuya dalarken zorluklar, sabah çok erken ya da çok geç kalkmak, akşam çok erken veya çok geç yatmak, gece çok sık uyanmak ve tekrar uykuya geçmede zorluklar veya gün içinde uykulu olmak olarak sıralanabilir.
Bir çocuğun nasıl uyuduğu sadece onun davranışlarını değil, ebeveynin de ona karşı olan davranışlarını etkileyecektir. Eğer çocuk iyi uyumuyorsa ebeveynin hayatına da huzursuzluk getiriyor olabilir.

Ebeveyn her gece ağlamayla uyanıyor, sürekli kalkıyor ve kendi uykusunu da yeteri kadar alamıyorsa, büyük ihtimalle kendini çaresiz, hayal kırıklığına uğramış, üzgün ve kızgın hisseder. Çocuğun uyku bozukluğu arttıkça ebeveynin bitkinliği ve kızgınlığı artacak, günlük aktiviteleri de bundan etkilenecektir. Bu nedenle çocuğun problemi tam olarak belirlenmeli ve çözmeye başlanmalıdır.


Bir Çocuk Kötü Uyuyan Olabilir Mi?


Çocuklar uyku becerilerinde farklılık gösterirler. Bazı çocuklar doğuştan çok iyi uyuyabilirken, bazı çocuklarsa uyku düzenlerinin bozulmasına doğuştan duyarlıdırlar. Yatma zamanının değişmesi, hastalık, hastaneye yatmak veya evdeki bir misafir uyku düzenlerinin bozulmasına sebep olabilir.

Bu çocuklar her zaman uykusuz olarak adlandırılmalarına rağmen; rutinlerinde, programlarında, çevrelerinde veya aileyle ilişkilerinde uygun değişiklikler yapıldığında onların da iyi uyudukları gözlemlenmiştir.

Böyle çocuklar hala bazı geceler az uyusa da, yeni rutinler düzenli olarak takip edildiğinde normal uyku düzenine kısa sürede dönerler.Büyük bir tıbbi veya nörolojik rahatsızlığı olmayan bütün çocuklar iyi uyuma yeteneğine sahiptirler. Uygun bir saatte yatağa giderler, birkaç dakika içinde uykuya dalarlar ve sabah uygun bir saate kadar da uyurlar.

Çocuğun gece kısa uyanmaları normaldir ve bu uyanıklık birkaç dakika sürer ve çocuk çok kısa bir sürede kendi kendine uykuya dalar.


Çocukların Uyku Döngüsü


Çocukluktaki uyku problemlerini anlamak ve çözmek için biyolojik döngülerine dikkat etmek gerekir. Yani çocuğun beslenme, oyun, bakım gibi faaliyetlerinin çocuğun bireysel özelliklerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekir.


Bebeğin uyanık olduğu, aktivitede bulunduğu, beslendiği ve uyuduğu zamanlar gözlemlenerek, ihtiyaçları sezilebilir ve ne zaman onunla oynanacağı, besleneceği veya yatırılacağı bilinebilir. Çocuğun programını oluşturmaya başladığı fark edildiğinde, onu gün içinde mantıklı ve tutarlı saatlerde yemeğe ve uyumaya özendirmek önemlidir. Bu onun gelişen 24 saat ritmini daha istikrarlı hale getirmesine yardımcı olacaktır. Olabildiğince mantıklı bir düzen sağlanırsa, çocuğun iyi ritimler geliştirip sürdürmeye devam etmesi daha olası hale gelir.


Bebeklikten sonra, çocukluk boyunca ve ergenlikte çocuğun tutarlı bir program sürdürmesine yardımcı olmak çok önemlidir. Yani 2 veya 3 yaşındaki bir çocuğun ne zaman yatacağına karar vermesine izin verilmemelidir.Sonuç olarak bebeğin ilk aylardan sonra mantıklı bir günlük program oluşturmasına ve çocukluğu boyunca bu programı sürdürmesine yardım etmek için elden geldiği kadar çabalamak gerekir. Çocuğun kendi kendine bir program tutturmasını bekleyemeyiz; onun için uygun olan ayarlanmalı ve sonra onun olması sağlanmalıdır.


Çocuğun Yatma Vakti Rutinlerinin Önemi


Uykudan önce anne-baba ile kısa teması da içeren 20-30 dakikalık uyku öncesi rutinler çocuğun daha iyi uyku düzeni geliştirmesi ve büyüdükçe ortaya çıkan problemlerin önüne geçebilmesi açısından daha avantajlıdır. Yatma vakti rutinleriyle anlatılmak istenen çocuğun yatağa girmeye hazırlanırken ve uykuya dalarken yaptığı aktivitelerdir.


Çocuk büyüdükçe yatma vakti rutinleri önemini korumaya devam eder. Eğer yatma vakti çocuk için güzel bir zaman dilimiyse, zorluk çıkartmak yerine bu anın gelmesini dört gözle bekleyecektir. Yatma vakti rutinleri tabi ki aileden aileye değişir ama ebeveyn aile için en uygun rutini seçmeli ve her gece çocukla vakit geçirmeye özen göstermelidir. Çocuk büyüdüğünde bile yatmadan önce ebeveyniyle vakit geçirmekten hoşlanacaktır, çünkü yakın, sıcak ve kişisel zaman ihtiyacı vardır. Örneğin, yan yana oturulsa bile televizyon izlemek kişisel bir ilişki içermediği için bunu karşılamaz. Onun yerine bu zaman; okulda yaşananlar, hafta sonu veya tatil planları ya da hobilerden konuşarak değerlendirilebilir.



Çocuk Ebeveynin Yatağında Uyumalı Mı?


Birçok ebeveyn gece uyanmalarını ve yatarken çıkabilecek tartışmaları önlemek için çocuklarını kendi yataklarına alırlar. Bazı ebeveynler bunu çocuklarının iyiliği için yaparlar. Bazıları da çocuklarının yanlarında yatmalarını tercih ederler. Çocuk hasta veya üzgün olduğunda onu yanına almak mantıklıysa bile, genel olarak iyi bir fikir değildir. Çocuğun yalnız başına uyuması ebeveyninden kaygı göstermeden ayrılabilmesi, psikolojik gelişimi ve bağımsızlaşması için önemlidir. Ayrıca ebeveyninin yatağında uyumak çocuğu rahat ve emniyette hissettirmek yerine gergin ve kafası karışık hissettirebilir. Eğer çocuğun anne ile baba arasına girmesine izin verilirse, onları ayıracak kadar güçlü olduğunu düşünecek ve bunun için üzülecektir. Bir çocuk kontrolün ebeveynde olduğunu ve isteklerini yerine getirilirken onun için en iyisinin yapılacağından emin olmak ister. Ancak bu gösterilmezse, korkabilir.Çocuğunuzun uykuya dalmakla neyi ilişkilendirdiğine dikkat edin!


Bir çocuk, geceleri yalnız başına yatamıyor olabilir. Bu durumda, ailesinin yardımına ihtiyacı vardır. Ailesi onu tutup sallayabilir, sırtını ovabilir veya uykuya dalana kadar onunla konuşabilir. Böyle yapılsa bile problem bitmez. Gece boyunca birkaç kez ağlayarak ve ebeveynini çağırarak uyanabilir. Bütün olasılıklarda yorgun, korkulu ve kızgın olunabilir çünkü ebeveynin kendi uykusu bozuluyordur.


Birçok ebeveynin bilmesi gereken şey, onların anormal olarak bulduğu gece uyanmalarının oldukça normal olduğudur. Anormal olan odasına girerek tekrar uyumasına yardım etmektir. Bütün çocuklar belirli şartlar ile uykuya dalmak arasında çağrışım kurar. Çoğu çocuk için bu, belli bir odada olmak, belli bir yatak ya da karyolada yatmak ve favori oyuncağını ya da özel battaniyesini yanına almak anlamına gelir. Çocuklar geceleyin normal olarak uyandıklarında bu şartlar hala yerindeyse hemen uykuya dalabilirler.


Çocuklar doğru şartlar var olmadıkça uyuyamaz ve uykuya tekrar dalamazlar. Gece boyunca çocukların normal gece uyanmaları vardır, ancak bu uyarılmalar kısa olacağına uzundur çünkü bu çocuklar uykuya nasıl döneceklerini öğrenmemişlerdir. Uykuya dalmakla ilişkilendirdikleri şartlar, okşanmak, sırtının sıvazlanması gibi şartlardır ve bu şartlar uzun zaman hazırda bulunmazlar. Olaylar çocuk uykuya daldığından daha farklıdır, bir şey yanlıştır. Uykuya geri gideceğine, çocuk tam olarak uyanır ve ağlamaya başlar. Bu sebeple problem anormal uyanmalar değil, tekrar uykuya dalma konusunda çekilen zorluktur. Ve bu zorluk çocuğun uykuya dalmakla ilgili geliştirdiği ilişkiyle büyür.


Eğer bir çocuk gece, biberonla ya da göğüsten, çok sıvı alan bir çocuksa uyku ile kurulan bağlantıların dışında pek çok sebepten dolayı uykusu bölünebilir. Bunun yanında bir anda beslenmeyi kesmek hem o, hem ebeveyn açısından zor olabilir. Bu yüzden beslenmenin miktarını ve sıklığını yavaş yavaş azaltmak daha iyi bir fikir olacaktır. Eğer çocuk sadece uykuya dalarken emzik kullanıyorsa, emziksiz uyumayı öğrendiğinde emziği tamamen bırakacaktır. Ama eğer bütün gün ağzında ise, sadece geceleri emziği kaldırmak çok zor olacaktır. Bu durumda, ilk olarak yapılması gereken çocuğun gün içinde emzik kullanmasını yavaş yavaş azaltmaktır.


Küçük çocuklar gece uyandıkları şartlar içinde yani yalnız uyumayı öğrenmelidirler. Eğer çocuk uyurken yanında ebeveynini görmeye alışıksa ve artık beşikte ya da sallandığı pozisyonda değilse ağlayarak uyanır. Çocuk anlayabilecek yaşa geldiğinde artık onunla beraber uyunmayacağını açıklamak gerekir. Fakat uykuya dalmadan onu hoş tutacak alışkanlıklar da oluşturulması önemlidir. Ebeveyn hikaye okumayı bitirdiğinde ya da oyun bittiğinde onu yatağa yatırmalı ve kapıyı aralık bırakmalıdır. Bazı çocuklar çağırmaya devam edecek ya da ağlayacaklar, bazıları ise yataktan çıkacaklardır. Eğer çocuk ebeveynini çağırmaya devam ediyorsa, ona cevap verene kadar geçen süreyi gittikçe arttırmak yeterlidir. Odaya geri dönülebilir ama yanına yatılmayacak ve o uykuya daldığında odada olunmadığından emin olunacaktır.


Problem Nasıl Çözülür?


1) Çocuk gece iyi uyuması için karyolasında ya da yatağında tek başına uyumayı ve gece uyandığında tek başına yeniden kurabileceği şartlar altında uykuya dalması gerektiğini öğrenmelidir. Kaldırılmamalı, sallanmamalı ya da emzirilmemeli ve radyo, televizyon, biberon veya emzikle sakinleştirilmemeleri gerekir.

2) Çocuk yeni düzene adapte olana kadar anlayışlı, sabırlı ve tutarlı olmak gerekecektir. Biraz ağlama duymadan bu problemi tedavi etmenin yolu yoktur ancak bu oran minimumda tutulabilir. Çocuğunuzun ağlamalarına katlanabileceğiniz minimum süre ile (12-13 dakika olabilir) odada yalnız bırakmaya başlayın.

3) 15-20 saniye yanına gidip sakin ses tonuyla yalnız olmadığını ona söyleyin.

4) En başlarda çocuk uykuya dalmanın yeni yolunu öğrenirken biraz mutsuz olacaktır fakat kendini terk edilmiş de hissetmemelidir. Eğer belirli aralıklarla yanına gidilirse kendini daha az terk edilmiş hissedecek ve durmadan ağlamalar olmayacaktır.

5) Diğer bir önemli nokta ise, beslenme ve uyku arasındaki bağlantıyı kırmak için çocuğu emzirmeyi bırakmaya gerek olmadığıdır. Böyle bir durumda sadece ikisini birbirinden ayrıştırmak yeterli olacaktır. Çocuk gece emzirilmek yerine akşamüstü veya öğlen uykusu öncesi gün içinde emzirilebilir.İlk birkaç gece kolay olmayacaktır ve çocuklar ne kadar savaştıklarına göre değişiklik gösterirler...

Çalışan annenin bebek bakım rehberi

Geçmişten bugüne, çalışan kadının hayatın pek çok alanında zorlandığından söz edebiliriz. En çok üzerinde durulan ve tartışılan konu ise, çalışan bir annenin çocuğunun bakım sorunudur.
Günümüzde başta ekonomik sebepler olmak üzere, uzmanlaştığı veya zevk aldığı bir alanda çalışan kadınların sayısı hızla çoğalmaktadır.
Çalışan bir annenin çocuğunun bakım sorunları ise sıklıkla yaşanılan annelerin ortak problemidir. Geçmiş zamanlara göre günümüzde, aileler daha çok çekirdek aile biçimini aldığından aile büyüklerinin, anneanne/babaanne gibi, çocuk üzerindeki etkinliği azalmıştır. Bu durum, çocuklar için erken yaşta kurum veya bakıcı bulma ihtiyacını doğurmuştur.

Çalışan bir anne iseniz, öncelikle bebeğinizle evde geçireceğiniz ilk zamanlarda kendinizi yabancılaşmış hissedebilirsiniz. İş hayatında her sabah düzenli olarak aynı saatte kalkmaya, evden çıkmaya, günlük yapmanız gereken işler listesinden sırayla gitmeye alışkın olduğunuzdan, bebeğinizin beklenmedik ve tahmin edilemez halleri sizi şaşırtacaktır. Tabii bu en zor haftalar bebeğiniz büyüdükçe, siz onu tanımaya başladıkça geçecektir.


Bebeğiniz 2 aylık olduğunda size gülerek, kahkaha atarak karşılık verdiğinde ve sizi tanıdığını hissettirdiğinde, bu zor zamanlar yerini keyifli zamanlara bırakacaktır. Bebeğinizle ilgilenmek, o size gülümsedikçe sizin için ödül değeri taşıyacaktır. Size bunu okurken olmayacak bir hayal gibi gelse de, bebeğiniz büyüdükçe onun ritmine ayak uydurmanız kolaylaşacaktır.

Siz bebeğinizi tanıdıkça onun ihtiyaçlarını daha çabuk anlayabilecek, gereksinimlerini zamanında karşılayabilecek ve günlük rutinlerini oluşturabileceksiniz. Kısa zamanda bebeğiniz ve aileniz için neyin daha iyi olduğunu keşfedeceksiniz.Evde Bir Bakıcı Mı? Yoksa Günlük Bakım Evi Mi?Siz işe başlamadan önce düşünmeniz gereken en önemli konu, bebeğinizin sizin yokluğunuzda bakım sorunudur.

Günümüzde değişen yaşam düzeniyle birlikte bu konuda birçok seçenek vardır ve yapmanız gereken ailenizin ihtiyaçlarına en uygun olanını seçmektir: Evde bir bakıcı ile kalması, günlük bakım evlerinde kalması veya bir yakınınızın evinde bakılması gibi. Bütün bu seçenekleri değerlendirirken, maddi olarak hangisini karşılayabileceğinizi düşünerek başlamak, sizin için daha kolay olacaktır. Bu seçimi yapmanın en zor tarafı hangi seçeneğin sizin bebeğiniz için en iyisi olacağına karar vermektir.

Bu konuda çevrenizde güvendiğiniz ve deneyimleri olan kişilerden fikir almanız ve önerilerini değerlendirmeniz işinizi kolaylaştırabilir. İlk zamanlar, bebeğinizi bir başkasıyla bırakma fikri size korkutucu gelebilir. Bu yüzden, bu konuda içinize sinmeden karar vermeyin. Eğer emzirmeye devam etmeyi düşünüyorsanız, bebeğinizin bakımını üstlenecek olan insanın size bu konuda yardımcı olacağından emin olun.


İş Hayatına Dönüş İçin Annenin Ön Hazırlığı


Bebeğinizin günlük bakımı için kararınızı verdiğinizde işe başlamadan önce mutlaka bu konuda ön hazırlığınızı yapın. İlk gün bir saatten başlayarak ve daha sonraki günler zamanı arttırarak bebeğinizi bakıcıya veya bakım evine bırakın. İdeal olan, işe başlamadan önce, bir tam gün bebeğinizi bırakabilmenizdir. Böylece kendinize bu duruma alışmak için zaman tanımış olursunuz ve durumu gözlemleme şansınız olur. Hem bebeğinizin hem de kendinizin bu yeni düzenlemeye alışmasına yardımcı olur.

Eğer emzirmeye devam ediyorsanız, işe başlamadan önceki haftalarda biraz daha fazla süt pompalayın ve depolayın. Böylece işe başladığınız ilk zamanlarda daha fazla süt pompalamanız gerekliliği fikrinden kurtulur ve çalışma hayatına daha kolay uyum sağlayabilirsiniz.

Bazı şirketler, doğum izni sebebiyle, işe başladığınız ilk zamanlarda yarım-gün çalışmanızı daha sonra tam güne çıkarmanız konusunda size yardımcı olabilirler. Eğer böyle bir olanak yok ise, işe hafta ortası başlamaya çalışın. Böylece hafta sonundan önce sadece 2-3 gün işte olmuş olacaksınız.

İşe başlamadan önce uyanmanız ve evden çıkmanız ne kadar zaman alıyor tam olarak hesaplayın. Yeni anneler, işe geldikleri ilk günü "buruk bir gün" olarak tanımlarlar. Kendinizi üzgün, endişeli ve şaşkın hissedebilirsiniz ama eğer kendinizi işinize odaklayabilirseniz çok çabuk toparlanabilirsiniz.

Unutmayın, iş arkadaşlarınız ve patronunuz sizin çalışma konusunda ne kadar istekli ve kararlı olduğunuzu anlamaya çalışacaklardır. Eğer işinize devam etmek istiyorsanız yapmanız gereken en önemli şey verimli olabilmektir. Hayatınızda oluşturduğunuz yeni düzen bir-iki hafta içinde kendiliğinden rayına oturacaktır.


Kendiniz ve bebeğiniz için verimli olabilmek adına, yol gösterici öneriler:


• Sizinle iletişime geçmesi için iş yerinizden bir kişiyi belirleyin. Böylece, sürekli değişik insanlarla iletişime geçme zorunluluğundan kurtulabilirsiniz.

• Çoğunlukla e-posta yoluyla iletişim kurmaya çalışın ve günlük rutininizde size uyan, kendi belirlediğiniz bir zamanda e-postanızı kontrol edin.

• Eğer telefonla iletişime geçmeniz gerekli ise, zamanını siz belirleyin. Ne zaman iş şapkanızı takacağınızı sizin belirlemeniz stresinizi azaltacaktır.


İşinize geri dönmeye karar verdiğinizde ise;


İş arkadaşlarınızla mutlaka iletişime geçin ve siz gittikten sonraki değişiklikler hakkında bilgi alın. Onlarla iletişime geçerek yakında işinizin başında olacağınızın da mesajını vermiş olursunuz. • İse başlamadan önce bir gün bebeğinizi iş yerinize götürmeniz sizin için durumu kolaylaştırabilir. İş yerinde düzeni bozmamak için uygun bir zamanı seçin; böylece, iş arkadaşlarınız da bebeğinizle ilgilenme fırsatı bulabilecektir.

• Eğer bebeğinizi emzirmeye devam etmeyi planlıyorsanız, bu konuyu patronunuz veya iş arkadaşlarınızla önceden paylaşın ve bu konuda gerek duyacağınız düzenlemeleri işe başlamadan önce yapmış olun.


Anne Olarak Bilmeniz Gereken En Önemli Şey:


Bebeğinizin ilk aylardan itibaren sizin ruh halinizden etkilendiğidir. Endişeli bir annenin bebeği bu endişeyi kendi duygusu gibi yaşar ve kendini iyi hissetmez. İlk aylar için anne-çocuk ilişkisini anlatan formül: "iyi anne=iyi bebek; kötü anne=kötü bebek"tir.


Kaliteli Zaman Faktörü


Çalışan anneler, tedirginlik ve suçluluk duyguları ile dolu olduğu zaman çocuklar için annelerinin çalışması problem yaratabilir. Araştırmalar, bebeğin daha birkaç aylıkken annesinin gidip geri döneceğini öğrendiğini ve ona güven duyabildiğini söylüyor.

Yani anne olarak sizin belli bir çalışma düzeniniz varsa, bu düzen içinde teknik ve duygusal rahatlığınız sağlanırsa, çocuğunuzun gün içinde bakımı sadece ve sürekli olarak aynı kişi tarafından gerçekleşirse, annenin çalışmasının çocuğun sağlıklı yetişmesine çok olumlu katkılarından söz edilebilir.

Evde olan, ama zaten evde olmasının çocuk için yeterli olduğunu düşünen ve onunla "kaliteli zaman" dediğimiz yoğun ilişki kurabildiği en küçük bir faaliyet yapmayan pek çok ev kadını anne olduğunu da unutmayalım. Çalışan anneler kendilerini iyi hissettikleri sürece çocuklarının da iyi olacağını unutmamalılar. Annelerin, çalışmanın çocuğa ihanet olmadığını, ilişkiyi daha kaliteli yapabileceğini bilmeleri gerekir.

2 Yaşına Kadar Bebek Aşı Takvimi


Aşı takvimi


Doğduktan hemen sonra: Hepatit B aşısı


1.ay: Hepatit B aşısı


2.ay: DBT-IPV-HIB aşısı ve BCG aşısıPnömokok aşısı


4.ay: DBT-IPV-HIB aşısıPnömokok aşısı


6.ay: DBT-IPV-HIB aşısı ve Hepatit B aşısıPnömokok aşısı


9.ay: Kızamık aşısı


12.ay: Suçiçeği aşısı13ay: Pnömokok aşısı


14.ay: Hepatit A aşısı15.ay: Kızamık, kızamıkçık, kabakulak (MMR) aşısı


18.ay: DBT-İPV-HİB aşısı


20.ay: Hepatit A aşısı

Bebeklerin Aşı Rehberi

İstanbul Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sinan Mahir Kayıran, annelerin bilinçli ve bilgili olmalarının, bebeklerin sağlıklı gelişimleri için son derece önemli olduğunun altını çiziyor.
Bazı hastalıklardan korunmada bağışıklama çalışmalarına önem verilmesi en tutarlı çözüm olmaktadır. Bu sayede bebek ölümleri azalacak, sağlıklı bir nesil yetişecek ve gelişmiş bir toplum olmanın da en önemli göstergelerinden birisine ulaşmayı başaracağız. Hiçbir aşı %100 güvenli değildir. Hiçbir girişim de tamamen risksiz değildir. İşte aşı ile korunabilir hastalıklar ve primer aşılar konusunda mini bir rehber...

Verem (BCG) aşısı


Verem hastalığı dünyada ve ülkemizde halen önemini koruyan bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütünün önerileri doğrultusunda ülkemizde verem aşısı (BCG aşısı) iki doz olarak, yaşamın ilk üç ayı içerisinde ve ilkokul yıllarında uygulanmaktadır. Sol omuza cilt içine uygulanan aşıdan sonra o bölgeye 2 gün su temas ettirilmemesi gerekmektedir.


Suçiçeği aşısı


Suçiçeği, içi sıvı dolu döküntülerle kendini gösteren bulaşıcı bir hastalıktır. Belirtiler, virüs ile temas ettikten 12–15 gün sonra baş ağrısı, ateş, karın ağrısı ve halsizlik şeklinde başlar. 1–2 gün sonra, öncelikle kafa derisinde, yüz ve gövdenin üst kısımlarında, daha sonra kol ve bacaklarda döküntüler görülür.

İnsandan insana soluma, öksürme, hapşırma, döküntülerle temas etme yoluyla bulaşır.Suçiçeği son derece bulaşıcı bir hastalık olduğu için çocukların kreş, okul gibi toplu bulundukları ortamlarda çok kolay yayılır. Döküntülerin ortaya çıkmasının 1–2 gün öncesi ile 4–5 gün sonrası arasında hastalık bulaşıcı safhadadır.

Suçiçeğinin kesin tedavisi yoktur. Genellikle 7–10 gün içerisinde kendiliğinden iyileşir. Ateş düşürücü ve kaşıntıyı engelleyici ilaçlarla destek tedavisi uygulanabilir. Hafif seyirli bir hastalık olarak bilinmesine karşın bazen hem çocuklar, hem de erişkinlerde ciltte estetiği bozabilecek kalıcı izlere yol açan süper enfeksiyonlar, hastanede tedavi gerektiren zatürree, beyin dokusu iltihabı vb. ağır enfeksiyonlara ve bazı vakalarda ölümlere yol açabilen suçiçeğinin bağışıklık sistemini baskılayan kronik hastalığı bulunan çocuklarda komplikasyonlu geçirilme olasılığı ve ölüm riski yükselmektedir.
Suçiçeğini geçirmiş olanlar bu hastalığa bir daha yakalanmazlar. Ancak hastalığın sorunsuz atlatılması kesin olmadığından ideal olanı korunma, yani suçiçeği aşısı olmaktır. Aşı, bu hastalığa karşı vücutta oluşturduğu koruyucu antikorlar yoluyla bağışıklık sağlar.

Aşı sayesinde hastalığın geçirilmesi engellenerek ciltteki yara izlerinin oluşumu önlenir, hayati tehlike yaratabilen komplikasyon riski ortadan kaldırılır, çocuğun okula devamsızlığı ve onunla ilgilenecek anne-babanın işe devamsızlığı önlenmiş olur, semptomatik ilaçların getireceği maddi yük ortadan kalkar, çocuğun ve anne-babanın hissedeceği sıkıntı, endişe, huzursuzluk önlenir. Ayrıca ileri yaşlarda görülebilen zona hastalığı olasılığı azaltılır.1 yaşından büyük ve daha öncesi suçiçeği geçirmemiş tüm çocuklara tek doz olarak uygulanabilir. Çocuğunuz suçiçeği geçirmemişse kreş veya okula başlarken mutlaka aşılanmalıdır.


Hepatit A aşısı


Hepatit A, halk arasında “Bulaşıcı Sarılık” adı ile bilinen ve karaciğerin iltihabı şeklinde kendini gösteren, Hepatit A virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır.

Virüs ile temas ettikten yaklaşık 4 hafta sonra ateş, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, halsizlik gibi belirtiler gözlenir. Bir hafta kadar sonra sarılık başlar. Sarılık, en kolay şekilde gözlerin beyaz kısmında fark edilir. Bu arada idrarda koyulaşma ve dışkının renginde açılma görülür. Bu belirtiler 3-6 hafta kadar sürdüğü gibi, bazı olgularda 6 ay kadar devam edebilir ya da kötüleşerek tekrarlayabilir.

Bazı küçük çocuklar Hepatit A’yı bu belirtilerin hiçbiri görülmeden geçirebilirler. Ancak hepatit A ile daha ileri yaşlarda karşılaşan bir bireyde belirtilerin şiddeti ve hastalığın ciddiyeti yüksektir.
Hepatit A virüsü, hastalığı geçiren kişinin dışkısında yoğun olarak bulunur. Bu dışkının temizlik ve sanitasyon koşulları iyi olmayan ortamlarda yiyecek ve içeceklere, hatta su şebekelerine karışması ve diğer kişiler tarafından tüketilmesi sonucu virüs kolaylıkla bulaşabilir. Hijyenik olmayan şartlarda üretilmiş hazır gıdaların veya iyi yıkanmamış meyve ve sebzelerin tüketilmesi, yeterince temiz olmayan yüzme havuzlarının kullanılması ve çocukların toplu bulundukları kreş ve okullar, Hepatit A’nın yayılması için uygun birer yoldur.Virüsü alan kişiler, hastalanmadan 2 hafta öncesi ve belirtilerin başlamasından 1 hafta sonrasına kadar hastalığı bulaştırırlar.

Belirti göstermeden hastalığı geçiren küçük çocuklar da bulaşmada sessiz birer kaynak konumundadırlar. Hepatit A, hayati fonksiyonu en önemli organlarımızdan biri olan karaciğerin iltihabıdır.Hastalığın belirli tedavisi yoktur, normal şartlar altında hasar bırakmadan kendiliğinden iyileşir. Ancak, bazı kişilerde yoğun hastane tedavisi gerektiren karaciğer yetmezliğine, hatta ölüme yol açabilir.

Küçük bir çocuk hastalığı belirtisiz geçirse dahi, farkında olmadan virüsü çevresindeki, bu hastalıktan daha ağır etkilenecek bireylere bulaştırabilir. Kronik karaciğer hastalığı bulunan çocukların Hepatit A geçirmeleri halinde hastalık çok daha ciddi seyreder.Hepatit A, temizlik ve sanitasyon koşulları yetersiz ortamlarda hızlı yayılır.

Ellerin sık yıkanması, bulaşma olasılığı bulunan besinlerin çok iyi yıkanması, pişirilmesi, suların kaynatılması gibi genel hijyenik önlemler bulaşma riskini azaltsa da tamamen engelleyemez.
Bugün Hepatit A hastalığından tam korunmanın en etkili ve güvenilir yolu Hepatit A aşısı olmaktır. Daha önce Hepatit A geçirmiş olan kişiler bu hastalığa karşı bağışıklık kazanmışlardır. Ancak henüz geçirmeyenler, her an virüsle temas riski taşırlar. Çocukların hijyenik önlemleri çok iyi bilmemeleri nedeniyle risk bu dönemde yüksektir. Dolayısıyla 2 yaşını bitiren çocuklar öncelikli olmak üzere daha önce hastalanmamış herkesin hepatit A aşısı olması önerilir.Aşı ilk yıldan sonra 1. doz ve 6 ay sonra 2. doz şekilde toplam 2 doz uygulanır.


Hepatit B aşısı

Hepatit B, halk arasında “Sarılık’’ adı ile bilinen ve karaciğerin iltahabı şeklinde kendini gösteren, Hepatit B virüsünün neden olduğu kronikleşen, bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır.Virüs ile temas ettikten yaklaşık 2-6 ay sonra halsizlik, iştah kaybı, bulantı, deride ve göz aklarında sararma, idrar renginde koyulaşma, karın ağrısı gibi belirtiler gözlenir. Bazı vakalarda hiçbir belirti görülmeyebilir.

Hepatit B virüsü, başlıca kan ve vücut sıvılarında (tükürük, idrar, ter, semen, vajinal salgı vb.) bulunur. En yüksek bulaşma riskleri, kanla direkt ya da dolaylı temas, cinsel ilişki ve doğum esnasında kronik Hepatit B hastası anneden bebeğe Hepatit B virüsü bulaşması halinde hastalığın kronikleşme olasılığı çok yüksektir.

Diğer yandan, hepatit B virüsünün vücut dışında 7 gün gibi uzun süre canlı kalabilmesi nedeniyle steril olmayan aletlerle yapılan cerrahi müdahale, diş muayene-tedavileri ve sünnet, berber aletlerinin ya da kişisel temizlik ve bakım eşyalarının ortak kullanımı, Hepatit B hastalığının bulaşmasında aktif rol oynarlar.

Hastalığın bulaşması için derideki ince bir sıyrıktan ya da mukozadan çok az miktarda kanın vücuda girmesi yeterli olabilir. Hepatit B, hayati fonksiyonu en önemli organlarımızdan biri olan karaciğerin iltihabıdır. Hastalığın belirli tedavisi yoktur, genellikle hasar bırakmadan kendiliğinden iyileşir. Ancak, bazı kişilerde yoğun hastane tedavisi gerektiren karaciğer yetmezliğine, hatta ölüme yol açabilir.
Bazı kişilerde ise Hepatit B iyileşmez, kronikleşir. Hasta, hiçbir hastalık belirtisi göstermemesine karşın virüs karaciğeri tahrip eder. Bu uzun süreç içinde hasta, virüsü çevresindeki kişilere bulaştırmaya devam eder.

Vücudun zayıf düştüğü bir dönemde, siroz veya karaciğer kanseri gelişmesine neden olur. Hepatit B, dolaylı bir temasla her an bulaşabilecek bir hastalık olması nedeniyle mümkün olan en erken yaşta etkin bir şekilde korunmayı gerektirir.

Bugün tek etkin yöntem, hepatit B aşısı olmaktır. Hastalığı geçirmiş ve kronikleşmeden tamamen iyileşmiş, ya da aşılanarak hiç hastalanmadan korunmuş kişilerde Hepatit B’ye karşı antikorlar bulunur. Koruyucu antikorların anneden bebeğe geçmemesi nedeniyle henüz yeni doğmuş bebeklerin aşılanmaları gerekir.1. doz doğumda, 2. doz bir ay sonra, ve 3. doz doğumdan 6 ay sonra yapılmak üzere toplam 3 doz ile Hepatit B’ye yaşam boyu korunmak mümkün olabilmektedir. Daha önce aşı olmamış ve virüsle temas etmemiş herkes, yine aynı şema ile 3 doz aşı olarak korunabilirler.


Kızamık, kızamıkcık, kabakulak (MMR) aşısı

Kızamık, ciltte kırmızı döküntülerle kendini gösteren, bulaşıcı solunum yolu hastalığıdır. Virüsle temastan 10–12 gün sonra başlayan ateş, öksürük ve burun akıntısı ilk belirtileri oluşturur. İki-üç gün içinde kafa derisi, yüz ve boyunda başlayan el ve ayaklara kadar yayılan kırmızı döküntüler gözlenir.

Son derece bulaşıcı olan kızamık, döküntülerin ortaya çıkmasından birkaç gün öncesi ile birkaç gün sonrası arasında bulaşıcı safhasındadır. Virüs, öksürme ve hapşırma ile havaya saçılarak yine solunum diğer kişilere bulaşır.

Kızamık, zatürree, beyin dokusu iltihabı, ölüme ve sakatlıklara neden olan komplikasyonlarla seyredebilir. Ateş, lenf bezlerinde şişkinlik, ciltte yüzden başlayıp yayılan pembe döküntüler, kızamıkçığın tipik belirtileridir. Virüs, öksürme ve hapşırma ile havaya saçılarak yine solunum yoluyla diğer kişilere bulaşır.

Kızamıkçık, özellikle gebe kadınların maruz kalması halinde bebekte ağır sakatlıklara neden olabilen bir hastalıktır. Bebek doğurmayı planlayan bir anne adayı kızamıkçığa karşı bağışık olması gerekir.

Kabakulak, kulak altındaki lenf bezlerinin iltihabı ile kendini gösteren, kabakulak virüsünün neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır. Ateş, baş ağrısı, kulak altında (tek ya da çift taraflı) şişkinlik, kabakulağın tipik belirtileridir.
Beyin zarı veya dokusu iltihabı, pankreas, testis, yumurtalık iltihabı ve sağırlık, kabakulak geçiren çocuklarda rastlanması olası komplikasyonlar arasındadır. Özellikle ileri yaşlarda bu hastalığa maruz kalan erkeklerde kısırlık daha sık görülebilen bir komplikasyondur.Bu üç hastalıktan ve yukarıda sıralanan olası komplikasyonlardan koruma yolu, aşı olmaktır.

Bugün bu üç hastalığa karşı geliştirilmiş aşılar tek bir enjektörde toplanmıştır. Böylece uygulanacak kızamık-kızamıkçık-kabakulak (MMR) aşısı ile her üç hastalığa karşı bağışıklık kazanılmış olacaktır.

MMR aşısı 9. ayında 1 doz kızamık aşısını olmuş bebeklere, 15. ayda 1 doz ve 5-6 yaşlarında 1 doz olmak üzere toplam 2 doz uygulanır. 9.ayda kızamık aşısı yapılmamış olan bebeklere, 12. ayda 1 doz ve yine 5-6 yaşlarında 1 doz uygulanır. Bu üç hastalıktan herhangi birini geçirmiş olmak, üçlü kombine aşının uygulanmasına engel teşkil etmez.


Difteri, boğmaca, tetanos (DBT) aşısı

Difteri ateş, halsizlik ve solunum güçlüğü ile seyreden bulaşıcı bir hastalıktır. Öksürme ve aksırma ile havaya yayılan bakteri, ağız, boğaz ve buruna yerleşerek enfeksiyona yol açar. Hastalanan her 10 kişiden 1’i her türlü tedaviye rağmen solunum yollarının tıkanması, kalp yetmezliği ve felçler nedeniyle yaşamını kaybeder.

Boğmaca, çoğunlukla 2 yaşından küçük çocuklarda görülen, nefes almayı engelleyecek biçimde öksürük nöbetlerine neden olan, bakteriyel bir enfeksiyon hastalığıdır.

Tetanos, varlığını genellikle toprakta sürdüren bir bakterinin, vücuda yara ve kesiklerden girerek yol açtığı bir enfeksiyon hastalığıdır. Vücut kaslarının sertleşmesi, kasılması ve çene kilitlenmesi şeklinde seyreden hastalığa, bu bakterinin salgıladığı toksinler neden olur.

Çocuk felci (IPV), Hib (Menenjit) aşısı
Çocuk felci, polio virüsünün neden olduğu bir hastalıktır. Solunum yolu ile bulaşan ve tedavisi olmayan bu hastalık, kalıcı sakatlıklara ve hatta ölüme neden olabilir.
Günümüzde polio virüsünün yeryüzünden silinmesi amacıyla yoğun aşılama programları uygulanmaktadır.

Hib menenjiti, Hib (hemofilus influenza tip b), özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda, başta beyin zarı iltihabı (menenjit) ve zatürree olmak üzere ölümle sonuçlanabilen birçok ağır hastalığa yol açabilen bir bakteridir. Bu bakterinin sorumlu olduğu hastalıklardan Hib menenjiti, erken ve uygun tedaviye rağmen her 5 vakanın 1’inde işitme kaybı, zeka geriliği, felç ve epilepsi gibi nörolojik komplikasyonlar doğurabilir.
Komplikasyonlu vakaların %3-8’i, ölümle sonuçlanır.Solunum yoluyla kolayca bulaştığı için özellikle yuva, kreş, anaokuluna giden çocuklarda Hib enfeksiyonları fazla görülür. Hib menenjiti en önemli yaşamsal organ olan beynin zarlarını etkilediği için geri dönüşü olmayan zararlar verebilir. Bu 5 hastalıktan korunmanın yolu, aşı olmaktır.
Günümüzde 5 ayrı aşı yerine tümünün tek bir enjektörde toplandığı karma aşılar geliştirilmiştir.Bu 5 hastalığa karşı geliştirilen karma aşı, çocuklara 2., 4., 6. ve 18. aylarında uygulanmalıdır. 5-6 yaşına geldiklerinde, difteri-tetanoz-boğmaca 3’lü karma aşı ve çocuk felci aşısı yapılmış olan çocuklara tekli (monovalan) Hib aşısı uygulanabilir.
Ülkemizin bölgesel özelliği dikkate alındığında ağızdan verilen oral poio aşısı önemini korumaktadır. İlk 2 dozun aşıya bağlı felç riskini ortadan kaldırmak için IPV olarak yapılması önerilebilir. İlk 2 dozdan sonra en az 1 veya 2 doz oral polio aşısı yapılmalıdır. Oral polio uygulandıktan sonra bebek hemen emebilir ya da beslenebilir.

Pnömokok aşısı
Pnömokoklar çocuklarda özellikle ülkemizde en sık orta kulak iltihabı ve zatürre nedenleri arasındadır. Özellikle son zamanlarda kullanmaya başladığımız bu aşı doğumdan sonra ikinci aydan itibaren başlayarak 1-2 ay ara ile 3 doz, 12-15 arasında tek doz önerilmektedir. İlk kez aşılanacak 2-9 yaş arasındaki çocuklara ise tek doz önerilmektedir. En sık yan etkisi, aşı sonrası gelişen ateş ve huzursuzluktur.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Hamilelikte Cilt Bakımı

Hamilelik her yönüyle dikkat ve bakım isteyen bir süreç. Sağlıklı bir bebek sahibi olmanın yanında, annenin de kendine özen göstermesi arzulanan ve gözardı edilmemesi gereken bir nokta. Hamilelikte ve sonrasında anneleri en fazla üzen konuların başında ise fazla kilolar ve cilt problemleri (çatlaklar) geliyor.
Hamilelik sırasında vücudun her geçen gün genişlemesiyle birlikte gerginliğini kaybeden ciltte kuruma, elastikiyetin kaybolması ve hassasiyet görülür. Özellikle göğüsler, karın ve baldırlar en fazla etkilenenlerdir.
Doğumdan sonra vücudun deforme olmaması için hamilelik sırasında çok uzun süren ve çok sıcak banyolardan kaçınmak gerekiyor. Eğer bundan vazgeçemiyorsanız, hiç olmazsa çıkmadan önce ılık bir duş alıp bebeği rahatlatın. Aslında yalnızca ılık bir duş en uygunudur. Duş sırasında cildi fazla gerip parlatmamaya çalışarak, hafif yağlı bir sabun ve on beş günde bir gomaj'la (gomaj, vücut için bir tür keseleme görevini yerine getiren bir kremdir; bu kremi vücuda uyguladıktan sonra masajla oğuşturarak, eski, ölü hücrelerin atılması sağlanır) cildi yumuşatmak gerekir.
Arada bir yapılacak hafif kese, kan dolaşımını arttırır. Daha sonra kol ve bacaklara vücut sütü de tatbik ettiğinizde günlük vücut bakımınız bitmiş demektir. Çatlaklara Karşı Uygulanacak Strateji Çatlaklar alt derinin elastikiyetini ve hormonal dengesini kaybetmesiyle oluşur. Fakat gerçekte henüz hiç kimse çatlak olgusunun gerçek sebebini ve bazı kişilerde niçin oluşmadığını bilmemektedir. İşin ilginç yönlerinden biri de eğer sık hamilelik söz konusu değilse, çatlakların 25 yaşından genç olanlarda daha sık rastlanmasıdır. Ani ve çok kilo almalar, durumu daha da kötüleştirebilir. Çatlaklara esmer ve kumrallarda daha az rastlanır. Önce kırmızı, daha sonra sedefimsi bir cilt altı yarası oluşumu ile belirginleşen çatlakların özellikle oluştuğu yerler göğüsler, karın bölgesi ve kalçalardır. Çatlakların her ne kadar daha ziyade hamileliğin son üç ayında oluştuğu söylense de, bu ancak kann bölgesi için geçerli olup, ilk haftalardan itibaren büyümeye başlayan göğüsler için değildir. Tabii ki tüm bunlara karşı önlemler de yok değildir. Mücadeleye ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi sonuç alınır. Hamileliğin ilk aylarından itibaren söz konusu vücut bölgelerine çatlak kremlerini tatbik etmeye başlayın. İyice nüfuz ettirecek kadar vakit ayırın ve bunu doğuma kadar sürdürün. Bir tek gün bile atlamayın. Kremden tasarruf etmeyin. Alt deri lifleri ne kadar yumuşak olursa, o kadar kırılgan olurlar. Bu yüzden fazla ve çabuk kilo almamaya çalışın. Şansınızı daha da arttırmak için üçüncü aydan itibaren, her altı haftada bir vücut masajı yaptırın. Bu hücrelerin daha iyi beslenmesini sağlayıp artıkların atılmasını kolaylaştıracaktır. Yalnız dikkat! Masaj mutlaka elle yapılmalıdır.
Göğüsler Hormonal etki altında çok hızlı büyüyen göğüslere, biraz can yaksa bile özel göğüs toniği ile hafifçe masaj yapılmalıdır. Toniği genişçe boyun ve omuzlara kadar tatbik edin. Çünkü göğüslerin etrafinı da kuvvetlendirmek gerekir. Daha sonra, dairesel hareketlerle çatlak kremini göğüs başlarına gelmeyecek şekilde uygulayın. Sıkı olmayan fakat sağlam sütyenleri tercih etmelisiniz. Eğer göğüsleriniz fazla büyürse, sütyeni gece de takmaya devam edin. Ancak göğüslerin büyümesi düzenli olmadığı için önceden sütyen almayın. Bebeği emzirmeyi düşünüyorsanız, son ayda önden fermuarlı veya çıtçıtlı bir sütyen alın. Hamilelik döneminde cilt çok hassastır. Dolayısıyla tahrişlerden kaçınırı. Doğumdan sonra şişkinliği inmiş olan karın bölgesi, inceltici ve kuvvetlendirici etkilere sahip kremlerle beslenmelidir. Bu, söz konusu bölgeyi daha kısa zamanda kendine getirecektir. Eğer bebeğinizi emziriyorsanız aynı bakımı göğüslerinize de göstermelisiniz. Çünkü göğüsler emzirme sırasında süt gelirken devamlı büyür ve küçülürler.

Hamileliğinizi Hafta Hafta Takip edin

Hafta Hafta Gebelik
1. Hafta
GEBELİĞİN İLK HAFTASI Çoğu insan için şaşırtıcı olmakla birlikte gebeliğin başlangıcı olarak, gebe kalınan ilişkinin olduğu gün değil, bundan yaklaşık 14 gün öncesi yani son adet kanamasının ilk günü (SAT) kabul edilir. Bu durumda kanamanızın başladığı gün istatistiksel anlamda gebeliğiniz başlar. Bu şekilde hesaplandığında insanlarda gebelik 280 gün yani 40 hafta sürer. Ay hesabı yapmak karışıklığa neden olabileceğinden gebeliğinizi takip ederken hafta olarak ifade etmeyi öğrenmelisiniz. 28 günde bir adet gören kadın için yumurtlama zamanı kanamanın başlangıcından itibaren 14. gün civarıdır. Bu günler zararlı alışkanlıklardan vaz geçmek için en uygun dönemdir. Örneğin sigara içmeye son verilip, alkol ve ilaç alımını kısıtlayın. Uygun ve sağlıklı beslenme alışkanlığı elde etmeye çalışın. Bu alışkanlıklar rahat bir gebelik süreci için önemli. Bol miktarda taze meyve ve sebze tüketmeniz, yapay maddeler içeren besinlerden uzak durmanız ve olabildiğince fazla su içmeniz gerekiyor. Daha önceden başlanmadı ise bu zaman içinde folik asit alımına başlanabilir. Folik asit sayesinde nöral tüp defekterinin yaklaşık %50’lik bir kısmı önlenebilir. Eğer mümkünse egzersiz yapmak yine oldukça yarar sağlar. Bu gebelik öncesi dönemde pozitif düşünmek ve mümkün olduğunca dinlenerek stresden uzak durmak dünyaya getirmeye çalıştığınız bebeğiniz için oldukça iyi bir başlangıç olur.
2. Hafta
HORMONLAR İŞ BAŞINDA Anne adayının yumurtalıklarında yumurta hücresi gelişimi devam eder. Bu esnada endometrium adı verilen rahim zarı da kalınlaşmaya başlar. Bu kalınlaşmanın amacı döllenme meydana geldikten sonra oluşacak embryonun rahim içinde rahatlıkla tutunmasını sağlamaktır. Yeni gelişecek olan canlının ihtiyaçlarını karşılamak üzere vücudun bu kısmında kanlanma artar. Bu haftanın sonunda gelişen yumurta çatlayarak yumurtalıktan atılır. Yani yumurtlama meydana gelir. Bir adet döneminde kadında sadece 1 yumurta üretilir ve çatlar. Çift yumurta ikizlerinde ve üçüzlerinde farklı olarak tek bir yumurta değil birden fazla yumurta atılır. Bu yumurtaların hepsi döllenir ise çoğul gebelik olur.
3. Hafta
HAYATIN BAŞLADIĞI ANDASINIZ Yumurtalıklardan atılan yumurta hücresi ile erkekden gelen sperm fallop tüplerinde karşılaşır. Pekçok sperm, yumurta etrafında kümelenmesine rağmen bunlardan sadece 1 tanesi yumurtanın zarını geçerek içine girer ve kendi genetik materyali ile yumurtanın genetik materyali birleşir. Yani döllenir. Döllenme ile birlikte adına yaşam denilen mucize başlar. Fertilizasyon yani döllenme tek bir spermin yumurta hücresinin içine girmesi ile başlar ve zigot adı verilen oluşumun ortaya çıkması ile sonlanır. Fertilizasyon süreci yaklaşık 24 saat kadardır. Bir sperm yaklaşık 48 saat canlı kalabilir. İlişki esnasında vajina içine yaklaşık 300 milyon sperm bırakılır. Spermlerin sadece %1’i yani 3 milyon kadarı rahim içine girebilir. Rahim içine giren spermler kadının üreme organları içinde ilerleyerek tüplere kadar ulaşırlar. 10 saat süren bu seyahat sonunda yumurta hücresine kadar gelen spermleri başka bir görev bekler; yumurta hücresinin kabuğunu kırarak içine girmek. Yumurta hücresi zona pellucida adı verilen bir zar ile çevrilidir. Spermlerden sadece 1 tanesi bu zarı delerek yumurtanın içine girebilir. Penetrasyon adı verilen bu işlem 20 dakika kadar sürer ve bir sperm penetre olduktan sonra zona pellucida tamamen kapanarak başka bir spermin girişine izin vermez. Sperm ve yumurta hücrelerinin çekirdeklerinin birleşmesi ile zigot ortaya çıkar ve döllenme sona erer. Zona pellucida’nın içindeki tek hücreli zigot döllenmeden 1.5-3 gün sonra bölünmeye başlar. Bu ilk bölünmeye klivaj adı verilir. Ortaya çıkan hücrelere ise blastomerdir. Klivajı takiben hızlı bir bölünme süreci başlar. Yaklaşık her 20 saatte bir hücre sayısı ikiye katlanır ve her bölünme ile birlikte zona pellucida içinde bulunan blastomerlerin çapı küçülür. Hücre sayısı 16’ya ulaştığında artık zigot morula adını alır.Tüm bu olaylar gerçekleşirken zigot tüp içinde rahim boşluğuna doğru olan seyahatini devam ettirmektedir. 4. güne gelindiğinde morula uterus içine ulaşmıştır. Bu aşamada hücre bölünmesi hızla devam etmektedir ve morulanın merkezinde bir boşluk oluşmaya başlar. Bu aşamadaki oluşuma blastokist adı verilir. Zona pellucida boyutları sabit olmakla birlikte içindeki hücreler düzleşir ve yoğunlaşır. Blastokist aşamasında artık hücre faklılaşmasıda balşamaktadır. Hücrelerin bir kısmı embryoyu oluşturacak olan embryobalastlar iken geri kalan hücreler plasentayı yapmak üzere trofoblast olarak farklılaşır. Döllenmeden 5-6 gün sonra implantasyon yani rahim içine yerleşme başlar. Blastokist zona pellucida’yı yırtarak çıkar. Buna Hatching adı verilir. Bu esnada trafoblastlar bir enzim salgılayarak rahim içindeki hücre yapısını değiştirir ve blastokist için bir implantasyon alanı sağlar. Aynı anda trofoblastlardan hCG hormonu da salgılanmaya başlar. Bu hormon gebelik testlerinin pozitif olmasını sağlayan hormondur. İmplantasyonu takiben endometriumun (rahim iç zarı) o bölümünde kanlanma artar ve gebeliğin devamı için gerekli olan kan dolaşımı başlar. Döllenme anında bebeğin cinsiyeti bellidir. Eğer dölleyen sperm X kromozomu taşıyor ise bebek kız, Y kromozomu taşıyor ise erkek olacaktır. Dolayısı ile bebeğin cinsiyetini belirleyen erkek, yani babasıdır. Kadının bebek cinsiyetinde en ufak bir rolü yoktur. Bu devrede cinsiyeti saptamak ancak genetik inceleme ile mümkündür. Bu aşamada belli olan sadece cinsiyet değildir. 38 hafta sonra dünyaya merhaba diyecek olan bireyin göz renginden kan grubuna kadar bütün genetik yapısı bellidir ve değiştirilemez. Annedeki değişiklikler Bu aşamada anne adayında herhangi bir fiziksel ya da ruhsal değişiklik yoktur. Yanlız implantasyon esnasında hafif bir lekelenme şeklinde kanama olabilir.
4. Hafta
ANNE OLACAĞIM Bu haftanın sonunda tüm dünyaya anne olacağınızı ilan edebilirsiniz. Normalde adet görmeniz gerekirken adetiniz gecikti. Zaman zaman bu tür gecikmeler olabileceğini biliyorsunuz ama yine de heyecanlısınız. O halde neden daha fazla merakta kalacaksınız. Hemen eczaneden bir gebelik testi alıp evde yapın. Sonuç negatif çıkarsa hemen ümitsizliğe kapılmayın çünkü zaman zaman gebelik testleri negatif olabilir. Bu durumda yapılması gereken en akıllıca iş hemen doktorunuzdan randevu almakdır. Henüz bir doktorunuz yoksa hemen arkadaşlarınıza sormaya başlayın. Günümüzde bilinçli bir kadının düzenli görüştüğü ve aklına takılanları sorabildiği bir jinekoloğunun olmaması çok yazık. Doktorunuz sizi muayene edecektir. Bu dönemde yapılan ultrasonografide gebelik kesesini görmek genelde mümkün değildir. Ancak kanda yapılan gebelik testi %100’e yakın doğrulukla gebeliğin olup olmadığını tespit edebilir. Eğer gebelik varsa doktorunuz size önerilerde bulunacaktır. Gebelik yoksa ya da adet görürseniz fazla üzülmemeye çalışın. İlk denemede gebe kalma oranının sadece %25 olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Denemeye devam edin. Eğer adet gecikmesine rağmen gebe değilseniz doktorunuz size adet gördürecek bir tedavi verecektir. Gebe bir kadında bazı fizyolojik ve ruhsal değişiklikler olur. Bu aşamadaki belirtiler adet öncesi belirtilerle hemen hemen aynıdır. Halsizlik, yorgunluk ve göğüslerde hassasiyet bulunur. Bu arada içerilerde neler olduğuna bir göz atalım. Döllenmeden yaklaşık 1 hafta sonra impalantasyon gerçekleşmiştir ve trofoblast adı verilen hücreler endometrium hücrelerini hasarlayarak minik kan göllenmelerine neden olmaktadırlar. Bu göllenmeler yeni damar oluşumunu tetikler ve oluşacak olan plasentanın dolaşımı başlar. Embryoblast adı verilen hücre grubu ise hızla çoğalarak 2 tabakalı bir disk oluşturur. Bu tabakalardan üstte olanı amniyon zarı ve embryo olarak gelişimine devam ederken alt tabaka ise yolk sac adı verilen oluşumu meydana getirir. 4. haftanın sonunda koriyonik villus adı verilen doku rahmin içine doğru ilerler ve embryoda kan damarları teşekkül etmeye başlar. Yolk sac ise kan sistemini meydana getiren hücreleri üretmeye başlamıştır. Bu haftanın sonunda embryo ile plasenta arasında connecting stalk adı verilen bir oluşum bulunur ve bu daha sonra göbek kordonunu meydana getirir. Yine embryonik disk üzerinde ince bir hücre tabakasının ortaya çıkması gastrulasyon adı verilen devreye gelindiğini belirler. Bu işlemin sonunda embryonun 3 katmanı; ektoderm, endoderm ve mesoderm oluşur.
5. Hafta
ŞU GEBELİĞE BİR GÖZ ATALIM Salgılanan hormonların etkisi ile erken gebelik belirtilerini hissedeceksiniz. Memelerde dolgunluk ve hassasiyet bu haftada en sık karşılaşılan yakınmadır.Sürekli uyku hali ve halsizlik genelde görülen bulgulardandır. Uterusunuzdaki büyüme mesanenizin kapasitesini azalltığı için sık sık tuvalete gitme ihtiyacı duyabilirsiniz. Eğer hala daha doktorunuza gitmediyseniz biran önce gidin çünkü içinizdeki canlı ile tanışma zamanı geldi.Doktorunuz vajinal ultrasonografi ile gebelik kesesini uterus içinde size gösterecektir. Eğer ultrasonda kese görülemez ise bu bir dış gebelik olabilir.Dış gebelik hayati tehlike yaratabilen ciddi bir durumdur, bu nedenle ilk kontrolünüzü geciktirmemeniz kendi menfaatiniz icabıdır Döllenmeden sonraki 16. günde gelişim iyice hızlanır. Endoderm tabakasından akciğerleri çevreleyen zarlar, dil, bademcikler, ürethra, mesane ve sindirim sistemi gelişirken, mesodermden kaslar, kemikler, lenf sistemi, dalak, kan hücreleri, kalp, akciğerler ile üreme ve boşaltım sistemleri farklılaşır.Cilt, tırnaklar, saç, gözün lens tabakası, işitme sistemi, burun, sinüsler, ağız, anus, diş mineleri, hipofiz bezi, meme dokusu ve sinir sitemi ise ektoderm tabakasından farklılaşır. Döllenmeden 17-19 gün sonra embryonik alan bir armuta benzer. Kafa kısmı kuyruk kısmına oranla daha geniştir. Ektoderm tabakası nöral plakayı oluşturmak üzere kalınlaşır. Bu plakanın kenarları kıvrılır ve nöral oluk adını alır. Bu embryonun sinir sisteminin taslağıdır ve ilk gelişen organ sistemlerinden birisidir. Bu haftanın sonunda bebeğin kan hücreleri oluşmuştur ve epitel hücreler arasında kanallar oluşturmaya başlamıştır. 21. güne ulaşıldığında mesodermden köken alan somitler nöral oluğun her iki yanında ve kuyruk kısmından başlayarak belirmeye başlar. Endokardial hücreler ise erken embryodaki ilkel kalp tüplerini meydana getirmiştir.
6. Hafta
DİKKAT ÇALIŞMA VAR! Belki de hala daha gebe olduğunuzu size fark ettirecek şikayetleriniz yok. Gebelik öncesi yaşantınız ile hiçbir fark göremiyorsunuz. Bilmelisiniz ki içinizde bir fabrika var ve hayal bile edemeyeceğiniz kadar hızlı çalışıyor. Embryonun tek tek her hücresi sürekli faaliyet halinde. Bu faliyetin sonucu olarak bazı şikayetlerde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Pek çok kadın gibi sizde özelikle sabahları uyandığınızda midenizin bulandığını fark edebilir hatta kusabilirsiniz. Eskiden sizi cezbeden yemek kokuları artık size tiksinti veriyor ya da eşinizin o çok sevdiğiniz parfümünün birden bire aslında hiç de güzel olmadığını fark ettiniz. İş arkadaşınızın sigarası hiç sizi bu kadar rahatsız etmemişti. Aslında tüm bu kokular yine eskisi gibi. Değişen sizsiniz. Gebelik hormonlarının beyninizdeki bulantı merkezini uyarması neticesinde olan bu durum emesis gravidarum olarak adlandırılır. Eğer bulantı ve kusmalar sizin yaşantınızı ve beslenmenizi etkileyecek kadar şiddetli olur ise hiperemesis gravidarum tablosu gelişti demektir.Bu durumda ilaç kullanmanız gerekebilir. Bu dönem bebeğin organ gelişimi için kritik olduğundan alkol, sigara gibi bebeğe zararlı olabilecek maddelerden uzak durulmalıdır. Pek çok anne adayı bu dönemde gebe olduğunu sevdikleri ve dostları ile paylaşmak ister ve aileye yeni bir bireyin katılacağı müjdesi bu haftada verilir. Bazı anne adayları ise mutlu haberi paylaşmak için düşük riski olan dönemin geçmesini ve gebeliğin normal seyrettiğinden emin olmayı beklerler. Her iki davranış şekli de normaldir. Döllenmeden sonra 21-23 günlerde embryonun boyu 1.5-3 mm kadar olmuştur. Bu dönemde çok hızlı birbüyüme ve değişim söz konusudur. Somitlerin sayısı 4-12 çift kadardır. Göz ve kulak taslakları meydana gelmiştir. Nöral tüp yavaş yavaş kapanmaya başlar. Nöral taç adı verilen kısım ise kafatası ve kafayı oluşturmaya başlar.Oluşan 2 endokardial tüp birleşir ve S şeklinde tek bir tüp meydana getiriler. Bu asimetrik oluşum ilkel kalpdir ve bu dönemde kasılmaya başlar. Yani embryonun kalbi atmaya başlamıştır. Ancak damarlar tam anlamı ile gelişmediğinden tam bir dolaşım olmaz. Embryo connecting stalk ile gelişen plasentaya bağlıdır. En gelişmiş sistem merkezi sinir sistemidir ve önbeyin tamamen kapanmıştır.27. Günün sonunda embryo C şeklini almıştır. Yüz ve boyunu oluşturacak olan kıvrımlar belirgindir. Kalpde karıncık ve kulakcıkları ayıracak olan septalar belirir.Kapakçıklar gelişmeye başlar. Sindirim sitemini oluşturacak olan hücreler karaciğer, mide ve pankreas üretmek üzere farklılaşmaya başlar. Sindirim siteminde ilk farklılaşan hücre grubu karaciğer yapacak olan hücrelerdir. Embryo boyu 5 mm kadar olmuştur.
7. Hafta
TOMURCUKLAR AÇIYOR Siz hala dışarıdan birşey fark etmesenizde embryonuzda hummalı faliyet devam etmektedir. Bu haftanın sonunda bebeğinizin boyu bir fasülye tanesi kadar olacaktır. Eğer rahimin içine direk olarak bakma ya da bir kamera yerleştirme şansınız olsa idi göreceğiniz tıpkı bir fasülye tanesi gibi bir cisim olacaktı.Bu fasülyenin tepe kısmına dikkat ettiğinizde iki küçük siyah noktacığı fark edebilecektiniz. İşte bu iki küçük nokta bebeğinizin gözleri olacaktır, hatta gözün ağ tabakası olan retina oluşmaya başlar.Biraz daha kenarda yer alan topluiğne başından küçük çukurluklar da kulaklar olarak gelişecektir.Bu organlar hem denge hem de işitmede görev alır. İlkel bir ağız ve dil fark edilebilir.Yine bu haftada kol ve bacak tomurcukları oluşmaya başlar. İnce bir tabaka halinde deri belirir. 30-40 somite ulaşılır.Beyin 3 ana kısmına ayrılır. Tiroid bezi gelişimini sürdürür, lenfatik sistem ilk defa oluşmaya başlar.Kalp kısımları plasma ve kan hücreleri ile dolar.Kan dolaşımı başlamıştır.Şimdilik iki bölümden oluşan kalp dakikada 150 defa atmaktadır. Doppler ultrason ile bebeğinizin kalp atımını doktorunuz size dinletebilir.Akciğer gelişimi devam etmektedir..Safra kesesi, mide, barsaklar ve pankreas gelişimini sürdürür. Plasentadan gelen kan karaciğere ulaşır. Amniyon connecting stalk’ı çevreler ve içine alır. Connecting stalk daha sonra erişkinde umbilikal vesicle adı verilen bir oluşum olarak kalır.Kol tomurcukları artık oldukça belirgindir buna karşılık bacak tomurcukları yeni oluşmaya başlar. Embryo artık tamamen amniyon kesesi içinde yerleşmiştir.Somitler kas ve kemikleri oluşturmak üzere farklılaşmaya başlar. Dışarıdan gebe olduğunuzu fark ettirecek hiçbir değişim yoktur. Bu dönemde 1-2 kilo alınabilir ya da verilebilir. Her iki durum da normaldir. Gebeliğin erken belirtileri yavaş yavaş azalmaya başlar, buna karşın bulantı ve kusmalar artabilir. Bu şikayetler özellikle sabah erken saatlerde daha fazla olur.
8. hafta
EL FALI BAKILIR ! Terminolojik açıdan bebeğiniz hala daha embryo olarak adlandırılmaktadır. Bunun nedeni alt kısmında kuyruğa benzer bir çıkıntının olmasıdır. Gelişmekte olan bebeğinizde küçülen tek bölüm bu çıkıntıdır. Diğer bölümler ise süratle büyümeye devam etmektedir.Özellikle beyin ve kafa hızla büyümeye devam eder.Göz kapakları kıvrım şeklinde ayırd edilebilir. Alt çene belirginleşmeye başlar.Omurilik gelişimini sürdürür.Üst damak farklılaşır. Burnun ucu oluşur. Dişetlerinin altında dişler gelişimini başlatır.Yemek borusu farklılaşır ve nefes borusundan ayrılır.Kalp içinde kapakçıklar fark edilmeye başlar.Kalbin 4 odacığı ayırdedilebilir. Akciğerler yemek borusunun iki yanında yer alırlar. Böbrek oluşmaya başlar.Kollar silindirik şekilde uzamaya başlarken uçlarında el ayaları belirmeye başlar. Kollarda sinir iletimi başlar.Yine kollar kıvrımlanır. Bu kıvrım gelecekdeki dirsekdir. Hala daha kendinizi gebe gibi hissetmiyor musunuz? Önemli değil. Önünüzde daha çok zaman ve yaşanacak şey var. Örneğin gebelik öncesinde kapalı bir yumruk kadar olan rahiminiz artkı neredeyse portakal kadar oldu bile. Rahimdeki bu büyümeler sizde zaman zaman hissedeceğiniz karın kramplarına neden olabilir. Bu arada kendinizi ergenlik döneminde gibi hissedebilirsiniz. Çünkü hormonal değişimlere bağlı olarak cilt değişiklikleri baş göstermeye başlayacaktır. Yağlı bir cilt ve sivilcelenme bunun en tipik göstergeleridir. Psikolojik durumunuz yavaş yavaş düzelmeye başlar ve gebelik kabullenilir. Artık gebeliğe alışmaya başlıyorsunuz.
9. hafta
ÇİŞİM GELDİ! Embryonik kuyruk iyice kaybolmuştur. Kıkırdak ve kemik dokuları oluşmaya başlamıştır. Barsaklar göbek kordonu içinden karın boşluğuna doğru göç etmeye başlarlar.Beyin hala daha en büyük organdır. Yutak belli olmaya başlar.Ağız boşluğu oluşumu görülebilir. Kulak kepçesi farklılaşır. Gözde retina iyice belli olabilir. Göz kapakları fark edilebilir.Burun delikleri belirir.Koku almaya yarayan sinir oluşur.Yemek borusu uzar ve kalpden çıkan kan iki ayrı yönde pompalanmaya başlar.Meme uçları belirgindir.İnce barsaklar uzar, böbrek oluşumu tamamlanır ve ilk kez idrar üretmeye başlar.İlkel cinsiyet hücreleri oluşmaya başlar. Dış genital organların farklılaşması başlamıştır.Ancak hala daha kız yada erkek olduğu bellli değildir. El ve dirsek belirginleşir. Bacaklarda sinir iletimi başlar.Bebek içinde yüzdüğü suyun içinde hafif hafif hareket etmeye başlar. Sizde ise ikinci adet dönemi de gecikmiştir. Belirgin bir kilo artışı olmasa da memeler büyürler ve dolgunluk ve hassasiyet olur. Bu dönemde destekleyici sütyen giymeye başlamak gerekebilir. Mide içeriğinin yemek borusuna kaçması sonucu yanma hissi olabilir. Bu dönemde günlük kalori gereksiniminiz yaklaşık 300 kalori artmıştır. Yeterli kalsiyum alabilmek için bol bol süt içmelisiniz. Eğer süt içmeyi sevmiyor iseniz özel ilaçlar ya da daha iyisi yağsız peynir gibi süt ürünleri tüketebilirsiniz.
10. hafta
HAREKET ZAMANI Fertilizasyondan 47-48 gün sonra ilk kez beyin dalgaları üretilmeye başlar.Kafa dik durumdadır ve iç kulakda denge sağlayan kısımlar gelişir. Dudakların gelişimi tamamlanır. Gözler kapalıdır.Gonadlar gelişir ve testis ya da over olarak farklılaşır. Kalp gelişimini büyük ölçüde tamamlar. Gövdenin dışında gelişmiş olan barsaklar karın boşluğu içine doğru iyice hareket ederler.Diz ve ayak belirginleşir. Ayak parmakları ve tırnakları belli olur. Kaslar güç kazanmaya başlar.Kız bebeklerde klitoris erkek bebeklerde ise penis gelişir.Hemen hemen bütün eklemler ve kasların oluşumu tamamlandığı için bebek artık su kesesi içinde hareket etmeye başlar, ancak bu hareketler sizin hissetmeniz için yeterli değildir.Bu haftanın sonunda bebeğinizin organogenez adı verilen organ gelişimi dönemi tamamlanmıştır. Gebeliğin geri kalan kısmında bu organların olgunlaşması olacaktır. Bu dönemlerde anne adayının duygu durumunda dalgalanmalar çok sık görülür. Kendinizi zaman zaman melankolik zaman zaman da çok mutlu hissedebilirsiniz. Bu çok normal bir durumdur. hem gelişen bebeğinizin dişleri hem de kendi diş etlerinizin sağlığı için yeteri kadar flor aldığınızdan emin olmalısınız. Kan hacminiz arttığı için cildinize yakın toplardamarlarda koyulaşmalar fark edebilirsiniz. Bu durum özellikle bacaklar ve memelerde belirgindir. Kilonuz da artık artmaya başladı.Bulantı ve kusmalarınızın azalmaya başlaması bu dönemlerde beklenebilir.
11. hafta
BANA FETUS DE! Bu haftadan başlayarak artık içinizdeki bebeğiniz embryo olarak adlandırılmaz. O artık kocaman bir FETUS ve boyu yaklaşık 3 santimetre.Gebeliğin en kritik dönemi artık sona erdi. Bu haftada beyin hızla büyümesini sürdürmektedir ve fetusun boyunun yarısını kafa oluşturmaktadır. Fetusun gözleri kapalıdır ve bu göz kapaklarının altında iris tabakası olgunlaşmasına devem etmektedir. Böbreklerde idrar üretimi başladığından içinde yüzdüğü amniyon sıvısının da miktarı artmaya başlar ve bu haftada yaklaşık 50 ml olur. Sizde ise rahim bir greyfurt büyüklüğüne ulaşmıştır ancak hala daha pelvis içinde yer alır. Bulantılar azaldığından iştahda bir artış görülür. Bu dönemde prenatal testlerden bazıları yapılabilir. Doktorunuz bu konuda size yol gösterecektir. Son günlerde giderek popülerite kazanan ilk trimester tarama testleri üçlü test kadar gerçekçi sonuçlar vermektedir.
12. hafta
ANNE BEN GÜZEL MİYİM? Diş etlerinde 20 dişinde yerleri belli olmuştur. Yüz insan görünümündedir, ağız içinde ise üst damak birleşmeye başlamıştır. Yüz derisi içinde kıl kökleri belirmeye başlar. Fetusun gırtlağında ses telleri oluşumunu tamamlar ve teorik olarak fetus ses çıkartabilir. Karın boşluğunda ise barsaklar karın içine girmiştir ve hareketleri başlamıştır. Karaciğer safra salgılamaya başlar ve salgılanan safra safra kesesinde depolanır. Tiroid, ve pankreas gelişimini tamamlar. Pankreasdan insülin salgılanır. Her iki cinsde de dış genital organlar gelişimini tamamlamamıştır ancak kızlarda büyük ve küçük dudaklar, erkeklerde ise penis ve torbalar dikkatli gözlem ile ayırt edilebilir.Ellerde ve ayaklarda tırnaklar uzamaya başlar. Sinir sitemi biraz daha olgunlaşır ve fetusda refleksler gelişir. Bu dönemde cilt oldukça hassasdır. kemiklerden bazıları sertleşmeye başlamıştır. 12. haftaya gelindiğinde uterus yukarı doğru büyümeye devam eder ve pelvis dışına çıkarak karın boşluğuna girer. Artık mesane üzerine çok fazla baskı yapmadığından sık idrar yapma isteği bir miktar azalır. Bu durum son 3 aya kadar bu şekilde devam eder. Bu haftalarda başağrısı ve başdönmesi şikayetlerine sık olarak rastlanır. Düşük tehlikesi çok büyük ölçüde azalmıştır. Doktorunuzun size bunu belirtmesi ile her anne adayında olduğu gibi siz de psikolojik açıdan rahatladığınızı fark edeceksiniz. Diş etleri gebelikten olumsuz yönde etkilendiği için diş hekiminizden randevu almanızda ve muayene olmanızda büyük fayda olduğunu unutmayın. Bu haftalar diş kontrolü için oldukça uygun dönemdir.
13. hafta
DİNLENME ZAMANI Fetus artık giderek daha fazla insana benzemektedir. Gözler kafanın yan taraflarından ortaya doğru kaymaya başlar. Kulaklar normal pozisyonuna doğru hareketlenir. Dışarıdan bakıldığında bebeğin cinsiyeti kolaylıkla saptanabilir. Ancak ultrasonografide cinsiyet tespiti için henüz erkendir.Çok nadiren ve kaliteli cihazlarla bu haftada da cinsiyet saptamak mümkün olmaktadır.Bebeğin boyu biraz daha uzar. Bu hafta ilk trimesterin son haftasıdır. Gebeliğin erken bulguları ve yarattığı şikayetler hemen hemen hiç kalmamıştır.Bu dönemde çok fazla yorulmamak ve mümkün olduğunca dinlenmek gerekir.Rahim büyüdükçe gerilir ve etrafını çevreleyen ve kendisini yerinde tutan zarları da gerer. Bu hafif bir kasık ağrısı şeklinde algılanabilir. Round ligaman ağrısı olarak adlandırılan bu durum gelip geçicidir ve önemli değildir. Herşeyi etkileyen hormonalar ciltte de değişikliklere neden olurlar. Özellikle yüz ve boyunda lekelenmeler olabilir. Buna gebelik maskesi ya da chloasma adı verilir. Geçici bir durumdur ve doğumdan sonra düzelir. Artık karnınız büyümeye başlamıştır. Eskiden olan kıyafetler dar gelmeye başlayabilir. Gebe kıyafetleri satın almanın vakti gelmiştir.
14. hafta
İKİNCİ TERİMESTER’A HOŞGELDİNİZ. Gebeliğin en rahat dönemi olan ikinci terimestar’a hoşgeldiniz. Artık bebeğiniz tamamen bir insan görünümünde. Kaslardaki güç gelişimine bağlı olarak kafası öne eğik değil. Zaman zaman kafasını dik tutabiliyor. Doktorunuz ultrason ile incelerken size bebeğinizin el salladığını gösterecektir. Evet bebeğiniz artık ellerini kullanabiliyor. Gerçi bu tamamen refleks bir hareket ama olsun. Size ilk defa merhaba demesi hoş bir duygu değil mi? Bu arada bebeğiniz artık diğerlerinden tamamen farklı. Çünkü artık ona hiç değişmeden ömrünün sonuna kadar eşlik edecek olan parmak izi var!...Şu anda kendileri yaklaşık 25 gram ağırlığında ve 10 santimetre boyunda. Artık tüm besin ve oksijenini plasentası yardımıyla sizden alıyor. Plasentasyonun tamamlanması ile sizdeki uyku ve yorgunluk halide ortadan kalkacak. Dışarıdan bakanlar eğer yeterince dikkat ederlerse gebe olduğunuzu anlayabilirler. Progesteron hormonunun etkisi ile bütün düz kaslarınızda gevşeme meydana gelmiştir. Bu bel ağrıları, kabızlık ve tansiyonda hafif düşme olarak size yansır. Bulantılar geçmiştir ama yine progesteronun gevşetici etkisi ile mide içeriği yemek borunuza kaçar ve yanma olabilir. Bulantılar geçtiği için beslenmeniz düzelir, enerjiniz artar. Pekçok kadın gebeliğin bu döneminde kaybettiği cinsel dürtülerine yeniden kavuşur. Bu hoş bir durumdur. Unutmayın herhangi bir komplikasyon yok ise gebelikte cinsel ilişki yasak değildir.
15. hafta
YAKINLARDA BERBER VAR MI? Bu haftanın sürpriz haberi: Bebeğinizin saçı çıkıyor. Gelişmekte olan bebeğin kafası üzerinde lanugo adı verilen ince ve ipeksi tüyler belirmeye başlar. Bu ilkel saçlar doğumda kaybolurlar. İkinci önemli haber ise bebeğinizin parmağını emmeye başlamasıdır. Ultrason altında bebeğin parmağını ağzına görütüp emdiğini doktorunuz size gösterecektir. Korkmayın bu doğumdan sonra bebeğin parmak emme alışkanlığı olacağını göstermez. Sadece anne karnındaki bir refleksidir. Her bebek ane karnında parmak emer diye bir kural da yoktur, ama ultrason incelemeleri esnasında sıkça rastladığımız bir durumdur. Bu dönemde bebeğin cildi oldukça incedir ve deri altında damarlar görülebilir. Bu döneme ulaşıldığında karnınız oldukça büyümüştür. Elinizi karnınıza götürdüğünüzde uterusunuzu top gibi hissedebilirsiniz. Memelerden halk arasında ağız da denilen ve klostrum adı verilen sıvı gelebilir. Bu normal bir durumdur.
16. hafta
KIZ MI, ERKEK Mİ? Bu haftada gözler ve kulaklar bebek doğduğunda bulunacakları son lokalizasyonlarına gelirler. Göz kırpma gibi basit refleksler gelişmeye başlar.Benzer şekilde kulaklar da son pozisyonlarını almışlardır. Barsaklarda mekonyum adı verilen fetal dışkı birikmeye başlamıştır. Bu dışkı benzeri yapı fetusun yuttuğu amniyon sıvısı, dökülen hücreler ve sindirim sistemi salgılarından oluşur. Macun kıvamında koyu renkli bir yapıdır. Sinir lifleri onlara özelliklerini veren myelin ismindeki madde ile kaplanmaya başlar. Myelin sinir iletimi için son derece önemli bir maddedir. Dolaşım sistemi tam anlamı ile fonkisyonel olmuştur. Bebeğin plasentası yaklaşık fetus kadardır. Göbek kordonu sistemi olgunlaşmaya başlar. 120 gram olan bebek avucunuza sığacak kadar büyümüştür. Ultrason altında bebeğin hıçkırdığı saptanabilir. Bu solunumun başlama işaretlerinden biridir. Bu haftanın diğer bir ilki de bebekteki ışık refleksinin ortaya çıkışıdır. Artık beğiniz teorik olarak ışığa tepki verebilir. Bu hafta her açıdan oldukça önemlidir. Bir kere anne ve baba adaylarının en çok merak ettikleri konuların başında belki de ilk sırada gelen bebeğin cinsiyeti bu haftada açıklığa kavuşur. İyi bir ultrason cihazı ve deneyimli bir göz 16. haftada bebeğin cinsiyetini çok büyük bir olasılıkla saptar. Bazı durumlarda 12-14. haftalarda da cinsiyet görülebilir, ya da gebeliğin son dönemlerine kadar hiç görülemeyebilir fakat bu çok nadir bir durumdur. Bu haftalarda bebeğin cinsiyetinin saptanması asıl olarak incelemeyi yapan hekimin tecrübesine bağlıdır.Yine bu haftada down sendromu açısından son derece önemli olan üçlü tarama testi yapılabilir. Bu test için ideal zaman aralığı 16-20. haftalardır. Tecrübeli anne adayları bebeğin ilk hareketini bu haftada hissedebilirler. Ancak hareketin hissedilmemesi anormal bir durum olduğu anlamına gelmez. İlk gebeliğini yaşayanlarda bu 20 hafta civarında gerçekleşir.
17. hafta
AH ŞU YAĞLAR? Onyedinci haftaya ulaşıldığında bebeğin cilt altındaki yağ depoları yavaş yavaş dolmaya başlar. Bu bebeğinizin hızlı büyüme evresine girdiğinin belirtisidir. Büyümeye bağlı olarak sizinde kilo artışınız bir miktar hızlanacaktır. Bu haftaya kadar 2-4 kilo arasında almış olmanız normaldir. Bebeğin tüm organ sistemleri fonksiyoneldir. Ayrıca içinde yüzdüğü amniyon sıvısını akciğerlerine çekmekte ve geri vermektedir. Bu ilkel solumadır. Bebeğin doğum sonrası normal nefes alıp verişini sağlayacak sistemlerin olgunlaşması için gereklidir. Kalbi ise inanılmaz bir eforlarla sürekli kan pompalamaktadır. İnanması güç olabilir ama bebeğinizin kalbi onun vücuduna günde yaklaşık 25-30 litre kan pompalıyor. Siz de karınızı elleyerek rahminizin ulaştığı boyutu hissedebilirsiniz. Bu haftada rahimin tepe noktası yani fundus göbek değiliğin 3-4 parmak altındadır. Pek çok anne adayı bu haftalarda bebekleri için endişe duyarlar. Doğumun nasıl olacağı, bebeğin sağlıklı olup olmayacağı endişeleri bu haftalarda yoğunluk kazanır. Yapılacak olan üçlü test bu endişeleri biraz giderebilir. Hala daha nerede doğum yapacağınız ve doğumu yaptıracak hekim hakkında karar veremediyseniz bu hafta bunun için iyi bir dönemdir.
18. hafta
UYKUM GELDİ Şu ana kadar herşey yolunda gidiyor. Minik bebeğinizin kemiklerinin büyük bir kısmı hala daha lastik sertliğinde ancak giderek sertleşiyor ve doğumdaki halini alıyor. yeterli kalsyum almayı ihmal etmemeniz kemik olgunlaşması için çok önemli.Anne karnındaki bebeğin uyanık olma ve uyuma periyodları vardır. Bebek kendisine uygun ve sevdiği bir uyku pozisyonu seçebilir ve uyku döneminde bu pozisyonu alabilir.Gözlerin üzerinde kaşlar ortaya çıkmaya başlar. Kız bebeklerde pelvis içinde gelişen yumurtalıklarda ilkel yumurta hücreleri belirir. Bunlar daha sonra hayatı boyunca sahip olacağı ve menopoza kadar her adet döneminde tüketecekleri yumurta hücrelerine dönüşeceklerdir. Yine kız bebeklerde uterus tamamı ile oluşmuştur. Erkek bebeklerde ise prostat bezi gelişimini tamamlar.Cilt altında kahverengi yağ içeren doku meydana gelir. Deriyi kaplayan ve verniks caseosa adı verilen krem şeklindeki madde izlenebilir. Plasenta gelişimini tamamlamıştır ve bu haftadan sonra kalınlığı artmaz, sadece çap olarak büyür. Dışarıdan bakıldığında kişinin gebe olduğu artık çok rahat anlaşılabilir. Bebek hareketleri çoğu anne adayı tarafından hissedilebilir. Eğer hala daha hissetmediyseniz endişelenmeyin, önünüzde 1-2 hafta daha olabilir. Artmış kan hacmine bağlı olarak çeşitli şikayetler olabilir. Yine düzkas gevşemelerine bağlı olarak ani tansiyon düşmeleri görülebilir. Yatar pozisyondan ayağa kalkarken bu işi yavaş yavaş yapmaya özen gösterin. 35 yaşın üstündeki anne adaylarında ya da üçlü testte şüpheli durum saptananlarda amniyosentez bu haftalarda yapılır.
19. hafta
KREMLENME ZAMANI Eğer hala daha gebeliğinizi hafta olarak değil de ay olarak hesaplıyorsanız bu haftadan itibaren beşinci ayınıza girdiğinizi söyleyebilirsiniz.Eski kıyafetlerinizin hemen hemen hiçbirinin üzerinize olmadığını fark edeceksiniz. Gebe kıyafetlerinin her kadına çok yakıştığını unutmayın. Fark edeceğiniz başka bir değişiklik ise memelerinizdeki kahverengi alanın gidrek büyümeye başlamasıdır. Areola adı verilen bu bölge memenin yarısını kaplayabilir. Bu normal bir durumdur ve doğumdan sonra onikinci aya kadar devam edebilir. Pekçok çalışan gebe kadın öğle aralarında yarım saat kadar yürmenin kendilerine çok iyi geldiğini söylemekte. Sizde bunu deneyebilirsiniz. Yürüyüş hem bünyeniz hem de psikolojik durumunuz için yararlıdır. İçinizde neler olduğuna bakacak olursak, bebeğinizin vücudu krem benzeri bir madde ile çevrilidir. Onun hassas cildini uzun süre suda kalmanın etkilerinden koruyacak olan bu maddenin adı vernix caseosa’dır. Ultrasonda ise bebeğinizin sürekli hareket halinde olduğunu görebilirsiniz. Bu hareketleri pekçok kadın ilk önceleri içinde sanki bir kelebeğin kanat çırpmasına benzetmektedirler. Ne yazık ki henüz eşiniz sizin bu heyecanınıza ortak olamayacak. Çünkü hareketler henüz dışarıdan elle hissedilebilecek kadar kuvvetli değil.
20. hafta
YOLUN YARISI Tebrikler. Gebelik maceranızın tam ortasındasınız. Bebek anne karnındaki yaşamının yarısını tamamladı. Bu haftada doğumdan sonra 5 yaşına kadar devam edecek olan hızlı beyin olgunlaşması başlar. Bebeğin koku, tat, işitme, görme ve dokunma duyuları iyice aktif olmaya başlar.Kaşlar ve saçlar iyice belirginleşir. Fetus sık sık göz kırpar. Lanugo adı verilen tüyler tüm vücudunu kaplar ancak yoğun olarak yüz ve boyun çevresinde bulunur. Kalp atımları hızlanır. Erkek bebekteki testisler karın boşluğundan torbalara doğru inmeye başlar. Eğer bebeğiniz bir kız ise yumurtalıklarında tam 6 milyon yumurta hücresi vardır. Bundan sonra yeni yumurta hücresi gelişmez. Mevcut olanların ise sayısı giderek azalır ve doğumda yaklaşık 1 milyona iner. Bebeğin hareketleri de hızlanır ve kuvvetlenir. Bebeğin ağırlığı yaklaşık 250-450 gram arasındadır. Bu haftadan sonra gebeliğin sona ermesi düşük olarak değil erken doğum olarak isimlendirilir. Bebeğin tüm organlarının ve kalbinin değerlendirildiği malformasyon ultrasonografisi ya da başka bir isimle ikinci düzey ultrason için ideal zaman 20. haftadır. Bu haftada rahimin tepe noktası göbek deliği hizasına kadar büyümüştür. Bu dönemden sonra 38. haftaya kadar her hafta yaklaşık 1 santimetre yükselir. 38. haftadan sonra ise bebeğin doğum kanalına doğru inmesi nedeni ile rahimin tepe noktası da aşağıya inmeye başlar. Orta hatta göbek deliği ile kasık arasında siyahlık belirmeye başlar. Buna linea nigra adı verilir ve doğumdan sonra kaybolur. Bu haftadan sonra gebelik çatlakları görülebileceğinden önlem almak yararlı olacaktır.Bebeğin hareketleri rahatça hissedilebilir. Normalde bir bebek saatte en az 2 kez hareket etmelidir. Ancak bu sayı gerçekte çok daha fazla olmasına rağmen sadece yeterince güçlü olan hareketler anne adayı tarafından hissedilebilir.
21. hafta
BİRAZ YAVAŞ! Yirmibirinci haftaya ulaşıldığında bebekteki hızlı büyüme biraz yavaşlar. Bu haftada en önemli olay kalp kasının güçlenmesidir. Bebeğinizin kalbi, kanı çok daha etkili şekilde pompalamaya başlamıştır. Sizin dolaşımınızdaki kan miktarındaki artış nedeni ile özellikle tüm gün ayakta olan gebelerde akşamları ayaklarda ve ayak bileklerinde şişmeler olabilir. Bu tamamen normal bir durumdur. Gün içinde zaman zaman ayakları hafif yükselterek dinlenmek ve eğer mümkünse 2 saatten fazla ayakta kalmamak duruma yardımcı olabilir. Bol su içmek bu yakınmaları arttırmaz tam tersine azaltır. Bu nedenle gün içinde bol bol su içmeyi ihmal etmeyin. İhmal etmemeniz gereken bir başka konu ise artık en azından haftada bir kez tansiyonuzu ölçtürmenin faydalı olacağıdır. Karın boşluğu içerisinde büyüyen uterusun diğer organlar ile birlikte diyafram kasını da sıkıştırması sonucu pek çok gebe bu dönemde nefes darlığı ya da çabuk nefes nefese kalma sorunu yaşayabilir. Bu da gebeliğin normal sonuçlarından birisidir. Gebelik ilerledikçe bu sıkıntılar artabilir. Yine daha önce başlamadıysanız bu haftadan itibaren demir desteğine başlamanızda fayda var. Diet ile aldığınız demir gebelikte size yeterli gelmeyecektir. Bu nedenle mutlaka dışarıdan destek almalısınız.
22. hafta
BİRŞEY Mİ DEDİNİZ? Bu haftaya ulaştığınızda bebeğinizle konuşabilir, ona birşeyler okuyabilir ya da şarkı söyleyebilirsiniz. Çünkü artık o sizi duyabilir. Hatta duymakla kalmaz seslere tepki de verebilir. Bu nedenle bebek gelişimi için yapılmış müzik CD’leri dinletebilirsiniz. Anne karnında klasik müzik dinlemenin ruhsal gelişime olumlu yönde etkisi olduğunu iddia eden çalışmalar mevcut. Bunlar doğru olmasa bile minik bebeğinizle birlikte biraz müzik dinlemenin, şarkı söylemenin ya da kitap okumanın ne zararı olabilir ki? Hatta bazı çalışmalar bebeğiniz doğmadan önce ona okuduğunuz kitapları, doğduktan sonra emzirirken yeniden okuduğunuzda minik yavrunuzun daha güçlü emeceğini iddia ediyorlar. Fantastik, değil mi? Bebeğinizde bu gelişmeler olurken siz de artık dengenizi sağlamakda zaman zaman güçlük çektiğinizi fark edebilirsiniz. Karnınızın büyümesine bağlı olarak bel kavisiniz de içeri doğru genişlediğinden vücudunuzun denge merkezi yer değiştirmektedir. Bünye buna aynı hızda uyum sağlayamadığından dengenizi sağlamakta güçlük yaşayabilirsiniz. Bu nedenle evde yanlızken banyo yapmamanız tavsiye edilir. Yine aynı nedenler ile dengeye dayalı sporlara da ara vermeniz gerekli. Gebelik hormonlarına bağlı olarak parmak eklemlerinize kadar tüm eklemlernizde gevşemeler olacaktır. Bu size bel ağrısı olarak yansıyabilir. Bu haftalar hem denge sorunları hem de bel ağrıları nedeni ile yüksek topuklu ayakkabılara veda edilmesi gereken dönemlerdir. Gebeliğinizi geri kalan kısmında ortopedik ayakkabılar giymeniz rahatsızlıklarınızı azaltacaktır.
23. hafta
TAKLA ATMALIYIM Bebeğiniz artık tamamen minyatür bir insan görünümündedir. Kulak içinde yer akan minik kemikler tamemen sertleştiği için bebek çok iyi duyabilir. Dudakları iyice belirginleşir, ultrasonografide gülümsemesi fark edilebilir. Boyu 17-18 santimetre kadar olmuştur, kilosu ise 600 gram civarındadır. Gözleri tamamen gelişmiş olmasına rağmen renkli kısmı olan iris daha pigmente değildir, yani göz rengi belli değildir. Pakreas tam manası ile olmasa bile insülin salgılamaya başlamıştır. Sizde ise yavaş ama sürekli bir kilo artışı söz konusudur. Bu dönemde aşerme adı verilen olay hızlanır. Fazla abartıya kaçmadan ufak tefek kaçamaklara izin verilebilir. Bacak krampları yirmili haftalarını yaşayan gebelerde nadir görülmeyen olaylardır. Kalsiyum ve magnezyum alımı şikayetleri ve krampların sıklığını azaltacaktır. Kramp girdiğinde bacağınızı düz uzatarak eşinizden masaj yapmasını isteyebilirsiniz. Bir başka güzel olay ise artık bebeğinizin hareketlerini eşinizinde hissedebilecek olmasıdır. Eşiniz elini karnınıza koyduğunda bebeğinizin hareketlerini çok rahat hissedebilir, hatta bu hareketler dışarıdan gözle bile fark edilebilir. Bunun nedeni bebeğin içinde bulunduğu amniyon svısının göreceli olarak fazla olmasıdır. Yani bebeğin hareket etmesi için çok geniş bir alan vardır. Bebeğiniz sanki içeride taklalar atarmışcasına özgürce hareket eder!..Hareketler bebeğin motor gelişimi yani kas güçlenmesi için çok önemlidir. Bu haftalarda yapılan ultrason incelemelerinde bebek makat gelişken çok kısa bir süre sonra baş gelişe dönebilir. Bebeğin ters durması fazlaca önemli değildir.
24. hafta
YAŞAM SINIRI Dikkat: Çok iyi hazırlanmış şartlarda ve yoğun bakım koşullarında bu haftada doğan bebekler yaşatılabilmektedir. 24. hafta gebelik süreci içindeki önemli dönemeçlerden birisidir. Çünkü bu hafta viabilite sınırı olarak kabul edilir. Viabilite annesine bağımlı olmadan, annesinin vücudu dışında yaşamını devam ettirebilme anlamında kullanılmaktadır. Ancak fetusun viabilitesi pratikde her zaman gerçek olmaz. Bunu hayata geçirebilmek için solunum, sindirim, vücut ısısını korumak gibi yaşamsal fonksiyonların çok iyi desteklenmesi ve bebeğin enfeksiyonlardan korunması gereklidir. 24 haftalık bir fetus 650-700 gram ağırlığa ulaşmıştır. Ülkemizde de belirli merkezlerde bu kadar küçük bebekler yaşatılabilmektedir. Ancak önemli olan bu bebekleri yaşatmak değildir. Görme, işitme gibi duyusal faaliyetlerinin yanı sıra zihinsel gelişimlerinin nasıl olacağı tam anlamı ile gösterilememiş olan bu tür bebeklerin tüm yaşamları boyunca yakın takip altında olmaları gerektiğine inanıyorum. Literatürde en erken doğan ve yaşatılan bebek Kenya’da 19 haftalıkken dünyaya gelen ve Kelly adı verilen bir bebektir. Bu haftada bebeğinin akciğer içinde yer alan damar yapıları olgunlaşır. Hemen hemen bütün organları artık fonksiyonel olarak görev yapabilmektedir. Sizde ise diş eti kanamaları görülebilir. Gebelik hormonları etkisi ile epulis gravidarum adı verilen diş eti hastalığı görülebilir. Dişinizi fırçalarken ve hatta ağzınızı çalkalarken bile kanamalar olabilir. Diş etleriniz çekilebilir. Hastalığın en ileri formunda dişlerde dökülmeler bildirilmektedir. Bu nedenle eğer benzer yakınmalarınız varsa ihmal etmeden diş hekiminiz ile görüşmelisiniz. Yine 24. haftada gebeliğer bağlı diabetin varlığını araştırmak için doktorunuz sizden 50 gramlık glukoz tarama testi isteyecektir. Bu test 28. haftaya kadar ertelenebilir. Yine bu haftalarda erken doğumun belirtilerine karşı dikkatli olmayı öğrenmelisiniz. Bunu başarabilmek için de erken doğum hakkında bigi sahibi olmanız gereklidir. Doktorunuz bu konuda size yardımcı olacaktır.
25. hafta
ÇİKOLATA SEVER MİSİNİZ? Bu haftanın en önemli olayı bebeğinizin tat duyusunun büyük ölçüde gelişmiş olması. Tat duyusu ile birlikte ister inanın ister inanmayın bebeğinizin süt dişleri de gelişiyor. Bebeğin cildi hala daha ince ve kırılgan. Ancak vücudu orantılı bir şekilde doluyor, cilt altı yağ dokuları olgunlaşıyor. Artık uterus içinde göreceli olarak kapladığı alan azalmaya başladı. Bu da hareket için kendisine kalan boş alanın giderek azalacağı anlamına geliyor. Sonuç ise hareketlerin daha sert hissedilmesi olacak. Bu haftalarda yorgunluk hissedebilirsiniz. Bu gebeliğin normal yakınmalarından birisidir. Aynı zamanda gözlerinizin ışığa karşı oldukça duyarlı olduğunu fark edebilirsiniz. Gebeliğe bağlı göz kuruluğu pekçok anne adayının ortak yakınmasıdır. Sorunun üstesinden gelebilmek için yapay gözyaşı preparatları kullanabilirsiniz. Büyüyen rahimin bası yapması ve dolaşımın bozulması nedeni ile bacaklarda ve belde ağrılar olabilir. Bazı gebelerde ise el parmaklarında dahi ağrılar olabilir. Bu gibi durumlarda soğuk tatbiki oldukça yararlı olmaktadır.Hala daha bebeğinizin ismine karar vermediyseniz bu haftalarda artık isim aramaya başlayabilirsiniz.
26. hafta
HAVADAR BİR YER ARIYORUM Bebeğinizin akciğerlerinde hava kesecikleri oluşmaya başladı. Doğumdan hava solumayı sağlamak için akciğerler sürfaktan adı verilen bir madde üretirler. Bu madde, minik hava keseciklerinin çeperlerinin birbirine yapışmasına engel olur. Bu sayede her nefes alışda kesecikler hava ile dolar. Bu haftada bebeğinizin akciğerleri sürfaktan üretmeye başladı, ancak miktarları tabii ki yeterli değil. Erken doğum tehdidi yaşayan anne adaylarına yapılan bazı enjeksiyonlar ile bu maddenin yapımı hızlandırılmaya çalışılır. Amaç erken doğum olur ise bebeğin solunum problemi yaşamasını engellemeye çalışmakdır. Yapılan çalışmalarda 26 haftalık bebeklerin beyin dalgaları incelendiğinde dokunmaya beyin dalgaları ile cevap verdiği saptanmıştır. Ayrıca ilginç bir bulgu da karnınıza kuvvetli bir ışık kaynağı dayadığınızda bebeğin kafasını o yöne çevirmesidir. Bu haftalarda birden bire ve durup dururken karnızında bir sertleşme hissedebilirsiniz. Endişelenmeyin. Bu gebe rahimde, normalde görülen ve Braxton-Hicks olarak isimlendirilen kasılmalardır. Erken doğum tehtidinde ise kasılmalar sürekli ve belirli aralıklarla gelir. Düzenli kasılmaları saptamak için eşinizden yardım isteyebilirsiniz. Eşiniz, elinin ayasını uterusunuzun tam tepe noktasına yerleştirerek beklemeli. Bu haftada uterusun tepe noktası göbek deliğinin yaklaşık 5 santimetre yukarısındadır. Eşiniz 20 dakika kadar bu şekilde bekleyerek kasılmaların varlığını ve sıklığını saptayabilir. Bu işlemi kendiniz de yapabilirsiniz, ancak objektif olarak değerlendiremeyebileceğiniz için eşinizden istemenizde yarar var. Kasılmaları siz ağrı olarak hissetmeyebilirsiniz ya da çok hafif adet sancısı şeklinde fark edebilirsiniz. Eğer bunların sıklığı konusunda endişeleriniz varsa hemen doktorunuz ile temasa geçiniz.
27. hafta
GÖZLERİN BİR İÇİM SU Eğer rahim içine bir kamera yerleştirmek ya da direk olarak gözlemek mümkün olabilseydi, bebeğinizin gözlerini görebilirdiniz. Çünkü o’nun göz rengi artık belli ve sıkı durun: size göz kırpabilir. Bu haftaya gelindiğinde bebeğiniz gözünü açıp kapamaya başlıyor. Beyin olgunlaşması hızla devam ediyor ve sese verdiği tepkiler iyice arttı. Boyu 25 santimetreye yaklaştı ve kilosu 1000 kilogram civarında. İkinci trimesterın sonu olan 27. haftada solunum ve uyku problemleri yaşayabilirsiniz. Özellikle yattığınız zamanlarda nefes darlığı ortaya çıkabilir. Bu durum bebeğinize herhangi bir zarar vermez ancak siz daha rahat edebilmek için, geceleri yatarken kullandığınız yastık sayısını arttırmalısınız. Çoğu anne adayı bu dönemlerde uykunun dinlenmeden çok sıkıntı yarattığını söylemekteler. Bilinç altında yaşanan endişeler uykuda kabus olarak kendini gösterebilir. Hatta uykuya dalmada büyük zorluklar yaşayabilirsiniz. Tecrübeli anne adayları yatmadan önce yarım saatlik bir yürüyüşün oldukça faydalı olduğunu iddia ediyorlar. Dikkat etmeniz gereken bir diğer nokta da kan basıncınız. Gerçi doktorunuz her kontrolünüzde tansiyonunuzu ölçüyor ancak siz de 3-4 günde bir bunu tekrarlasanız yararlı olur. Zira halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklempsi için riskli döneme girdiniz. Rutin kontrollerinizde yapılan ultrason incelemelerinde artık bebeğinizi bir bütün olarak göremediğinizi fark etmişsinizdir. Artık bebek bütün olarak değil kısım kısım incelenmekte. Yapılan ölçümler ile kilosu gerçeğe yakın ölçülerde tahmin edilebilmekte. Bu hafta ile birlikte gebeliğinizin ikinci trimester’ı sona erdi. Yolun büyük kısmı aşıldı.
28. hafta
ÜÇÜNCÜ TRİMESTER Bu hafta ile birlikte gebeliğin en zor dönemlerinden biri olan üçüncü trimester yani son üç aya girmiş oluyorsunuz. Bu haftada bebeğiniz hızla büyümeye devam edecek ve rahim içini mümkün olduğunca dolduracak. Rahim büyüklüğünüz neredeyse kaburgalarınzın seviyesine ulaştı. Bu haftada bacaklarınızdaki varislerde artış ve şişme fark edebilirsiniz. Yine hemoroid probleminiz varsa bu kötüleşebilir, ya da bacaklarınızda sık sık kramplar yaşayabilirsiniz. 28. haftada doktorunuz sizden glukoz yükleme testi isteyecektir. Bu testin amacı gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığını yani gestasyonel diabeti araştırmaktır. Yine bu haftada kan uyuşmazlığınız varsa doktorunuza bunu hatırlatın. 28. haftada dünyaya gelen bebeklerin yaklaşık %90’ı yaşatılmaktadır. Ancak bu bebeklerde yoğunbakım şartlarında solunum desteği gerekmektedir. Bebeğiniz sürekli uyuma ve uyanma dönemleri geçirmektedir. Zaman zaman gözlerini açıp kapayabilir. Kaşları gelişimini tamamlamıştır. Vücudu yağ depolamaya devam etmektedir. Bu yağlar doğduktan sonra kendi vücut ısısını ayarlamada oldukça önemlidir. Bu haftada bebeğinizle rahatça konuşabilirsiniz, çünkü artık sizin sesinizi tanıyor!
29. hafta
HICK ! Bebeğiniz doğum gününe hazırlanmaya devam ediyor. Artık kafası ve gövdesi arasındaki oran normale yakın. Artık kendi vücut ısısını ayarlayabilme yeteneğine sahip. Kemik iliğide sürekli kırmızı kan hücreleri yani alyuvar üretiyor. Gözleri ise hareket etmeye başladılar bile. Bu arada unutmadan zaman zaman içinizde aniden bir hareket hissederseniz sakın şaşırmayın ve korkmayın çünkü bebeğiniz hıçkırıyor! 29. haftaya gelindiğinde hamileliğinizi artık iyice hissetmeye başladığınız fark edeceksiniz. Bu haftalarda karın cildinizde kaşınmalar hissetmeniz normaldir. Bunun yanısıra karın içi basıncındaki ve dolaşım sistemindeki değişikliklerin sonucunda hemoroid (basur) problemi görülebilir. Ayrıca nefes darlığı, midede yanma, bacaklarda kramplar gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Bu yakınmaların sizi hamileliğinizden soğutmasına izin vermeyin. Bunların hepsi geçici ve tedavi ile üstesinden gelinebilecek şikayetleridir. Yakınmak yerine hamileliğinizin pozitif yönlerini görmeye ve keyfini çıkarmaya çalışın.
30. hafta
BURASI HEP KARANLIK DEĞİL Bebeğinizin cildini kaplayan ve lanugo adı verilen ince tüyler artık yavaş yavaş kaybolmaya başlarken el ve ayak tırnakları yavaş yavaş uzuyor. Kemik iliği kan hücresi üretimini tamamen karaciğerden devaraldı. Öte yandan bebek artık etrafının farkına varmaya başlar. Rahimin içi genellikte zifiri karanlık gibi düşünülse de anne adayının bulunduğu çevreye bağlı olarak aydınlık ya da karanlık olabilir ve bebek bunun ayrımını yapabilir. Erkek bebeklerde testisler torbaya iniş sürecini tamamlamak üzeredir. Bebeğin ağrılığı doğumda olacağı ağırlığın üçte ikisine ulaşmıştır. Bu haftalarda anne adayı artık hamilelikten iyice sıkılmaya başlar. Uyuyamamak ve mide yanmaları sık görülen problemlerdir. Zaman zaman kasıklarınızda bir ağrı ya da kasılma hissedebilirsiniz. Bunlar rahimin gerginliğini sağladığı küçük ve önemsiz kasılmalardır ve Braxton Hicks kontraksiyonları olarak adlandırılırlar.
31. hafta
DAHA FAZLA KALSİYUM Bebeğinizin beyni hızla olgunlaşmasına devam ediyor. Hızla gelişen bir başka bölüm ise bebeğin kemikleri. Bebeğiniz bu haftalarda her zamankinden daha fazla kalsiyuma gereksinim duyuyor. Bu nedenle süt ve süt ürünlerini bolca tüketmeli ve doktorunuz gerek gördüğü taktirde kalsiyum ilaçları kullanmalısınız. Bebeğinizin göz bebeği ışığa reaksiyon vererek açılıp kapanmaya başladı bile. Büyüyen bebek ve rahim göğsünüzde sıkışmaya neden olabilir ve göğüs ağrsı ortaya çıkabilir.Bebek ile içinde yüzdüğü sıvı arasındaki oran bebek lehine bozulduğu için ona kalan alan daralmıştır. Bu nedenle bebeğinizin hareketlerini daha fazla hissedebilirsiniz. Daha önce fark etmediğiniz küçük hareketler bile sizi rahatsız edebilir.
32. hafta
ARTIK RENGİ PEMBE Cilt altı yağ dokusu gelişmeye devam ettikçe bebeğinizin rengi kırmızıdan pembeye doğru dönmeye başlar. Bu haftada bebeğinizin hareketlerinin iyice arttığını fark edebilirsiniz.Bebeğin hareketleri iyilik halinin bir göstergesidir bu nedenle hareketleri saymayı öğrenmenizde fayda var. Bu arda bebeğin tırnakları tamamen gelişti ve parmak uçlarına kadar uzadılar bile buna karşın bebeğin büyüme hızı azaldı. Bu haftadan sonra doktorunuz sizi 2 haftada bir görmek isteyebilir. Bu artık doğumun yaklaştığı anlamına da gelir. Erken doğum ile ilgili belirtileri öğrenip takip etmelisiniz. Sindirim sistemi ile ilgili sorunları azar azar ama sık sık yüksek lifli yiyecekler tüketerek ve bol sıvı içerek azaltabilirsiniz. Bacaklarda kramp çok sık ratlanılan bir bulgudur ve sizin kaslsiyum ihtiyacınızın bir belirtisi olabilir. Hamileliğinizin sonuna yaklaşmış olmanız vitamin alımını kesmenizi gerektirmez. Bu vitaminleri doğuma kadar kullanmanız gereklidir.
33. hafta
RENKLİ RÜYALAR Son haftalara hızla yaklaştıkça bebeğinizin beyninde oluşmuş olan ve nöron adı verilen milyarlarca sinir hücresi de onun rahim içi yaşantısında etrafındakileri öğrenmesine yardımcı olur. Bebeğiniz duyabilir, hissedebilir ve görebilir. Bu haftalarda bebeğinizin baş çapı eskiye oranla daha hızlı büyümeye başlar. Bebeğinizin göz bebekleri tıpkı sizinkiler gibi ışıkta küçülüp karanlıkta büyüme yeteneğini kazanmıştır. Bebeğiniz bu sayede bulanık olarak görebilir. Yenidoğanlar gibi bebeğiniz zamanının büyük bir kısmını uyuyarak geçirir. Hatta erişkinlerdeki gibi derin uykuya dalar ve gözlerinde hızlı göz hareketleri (Rapid eye movements, REM) saptanabilir. Erişkinlerdeki REM uykusu rüya görülen anları temsil etmektedir. Bebeğinizin rüya görüp göremediğini bilemeyiz ama onun rüya gördüğünü hayalş etmek bile hoş bir düşünce olsa gerek. Bebeğinizin akciğerleri artık gelişimi ve olgunlaşmasını neredeyse tamamlamıştır. Koruma ve doğum sonrası vücut sıcaklığını koruma görevi yapan cilt altı yağ dokusu kalınlaşmaya devam etmektedir. Bebekler hamileliğin son dönemlerinde hızlı kilo alırlar. Bebeğiniz artık yavaş yavaş doğum pozisyonunu almaktadır. Eğer kafası yukarda ise büyük bir olasılıkla makat geliş nedeniyle sezaryen olmanız gerekecektir. Sonlara yaklaştıkça siz de daha hızlı kilo aldığınız fark edebilirsiniz. Ellerde ve ayaklarda hafif ödem olması normaldir ancak şiddetli başağrılarınız varsa, çakan ışıklar ya da noktacıklar görüyorsanız, şişliklerde ani bir artış varsa, karın ağrısı, bulantı ve kusmanız oluyor ise preeklempsi açısından dikkatli olmalı ve mutlaka zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Eğer bebeğiniz çok iriyse ya da ikiz ya da üçüz bebek bekliyorsanız karnınızın içindeki aşırı şişlik nedeniyle midenize olan bası ve rahatsızlık hissi nedeniyle iştahınızda azalma olabilir. Bebeğinizin diz ve dirsek vurmalarını ayırt edebilirsiniz. Zaman zaman içerde bebeğin hopladığını hissettiğinizde telaşlanmayın. Bu bebeğinizin hıçkırmalarıdır ve tamemen normal bir durumdur.
34. hafta
OHH CİĞERLERİM BAYRAM ETTİ Bebeğinizin akciğerlerinde büyük bir olasılıkla artık surfaktan adı verilen madde vardır. Surfaktan, akciğerlerde havalanmayı sağlayan alveollerin içindeki havayı boşalttıktan sonra duvararının birbirine yapışmasını önleyen maddedir. Zamanından çok önce doğan bebeklerde yoğun bakımda surfaktan dışarıdan verilir. Bebeğinizin akciğerlerinde surfaktan olması doğum durumunda solunum problemi yaşama olasılığının çok azaldığı anlamına gelir. Bebeğinizin ağırılığı 2 kilo civarındadır. Boyu ise yaklaşık 42 santimetredir. Bebeğinizin böbrek üstü bezlerinden (adrenal) salgılanan hormonlar sizde süt üretimini başlatabilir. Bebeğiniz uyurken sizin gibi davranır. Yani artık gözlerini uyurken kapatıp uyanıkken açık tutar. Tırnakları parmak uçlarına kadar uzamıştır. Bebeğinizin bağışıklık sistemi gelişmektedir, basit ve hafif enfeksiyonlarla mücadele edebilecek yeteneği kazanmıştır.
35. hafta
BU HAFTADAN BAŞLAYARAK YASAL OLARAK DOĞUM ÖNCESİ İZNİNE AYRILABİLİRSİNİZ Bu haftalarda halsizlik ve yorgunluk pek çok hamile kadının en önemli şikayet sebeplerinden birisidir. Uyuma güçlükleri, kilo artışı ve buna bağlı olarak hareket yeteneğinde azalma sorun yaşamanıza neden olacaktır. Bu dönemde cinsel isteksizlik yaşayabilirsiniz. Herhangi bir zararının olduğu gösterilmemiş olsa da eğer istemiyorsanız eşinizi anlayışlı olmak konusunda ikna etmelisiniz. Bu haftalarda yaşanan bir başka sorun da doğum ve doğuma ait konularla ilgili endişelerdir. Eşinizin ve doktorunuzun yaklaşımı son derece önemlidir. Dünyada hergün binlerce kadının doğum yaptığını ve bunların sadece çok az bir kısmının sorun yaşadığını aklınızdan çıkarmamaya çalışın. Siz bu yazıyı okurken bile binden fazla bebek ilk çığlıklarını attı.
36. hafta
DURDURMAYIN BENİ! Bu haftadan sonra artık erken doğum sancılarınız başlasa bile doktorunuz durdurmaya çalışmayacaktır. Bebeğiniz doğum sonrası genelde sorunsuz ya da az bir bakım ile yaşamını kolaylıkla devam ettirebilir ve ağırlığı 2000 gramın üzerindedir. Bebeğinizin yağ depolaması devam ediyor. Bu haftada kol ve bacaklarda yağ tutulumu başlıyor. Tüm organ sistemleri gelişim ve olgunlaşmasını tamamladı. Artık son rütuşlar yapılıyor. Artık içinde yüzdüğü suya oranla rahim içinde daha fazla yer kaplamaya başladığından hereketleri de çok kolay olmayacaktır. Doktorunuz bu haftadan itibaren her kontrolde sizi muayene ederek rahim ağzınızın durumunu, açıklık olup olmadığını incelemek isteyebilir. Bu haftalara geldiğinizde uykusuzluk probleminiz artış gösterebilir. Uykusuzluğun bir nedeni de bebeğin yavaş yavaş aşağı inmesi nedeniyle mesaneye bası yapması ve sık aralıklarla tuvalete gitme gereksinimi duymanız olabilir. Gece yatmadan önce sıvı alımınızı kısıtlamanız bu konuda size yardımcı olabilir.
37. hafta
Bİ MAKAS ALABİLİR MİYİM Mutlu finale sadece 4 hafta kaldı (eğer sezaryen olacaksanız 2 hafta kadar daha zamanınınz var demektir). Bebek ise hemen hemen hazırlandı. Her an doğum kanalına girebilir. Bu haftada yağ birikimi diz ve dirseklerde hızlanıyor. Boyun ve bilekleri de unutmamak lazım. Bebeğinizin diş etleri de olgunlaşmasını tamamladı ve artık sert. Yanaklarında ise yağlar birikti ve artık sıkılacak hal aldı!.. Hamileliğinizin başında ultrasonda gördüğünüz o ufacık canlı artık tam anlamıyla yaklaşık 2750 gram ağırlığında bir insan yavrusu. Bu haftada bebeğiniz genelde son duruş pozisyonunu almıştır ve artık dönmesi çok nadir olarak görülür. Bu haftadan sonra doktorunuz sizi her hafta görmek ve sizin ve bebeğinizin durumunu değerlendirmek isteyebilir. Bu haftalarda kilo artışınız (hem bebeğin hem de sizin) çok hızlı olabilir. Doktorunuz vajinadan kültür alarak grup B Streptokok enfeksiyonu taşıyıp taşımadığınızı incelemek isteyebilir. Bu haftalarda karnınızın üst kısmında bir boşluk ve rahatlama hissedebilirsiniz. Bu bebeğinizin doğum kanalına doğru indiğini belirtir ve angajman olarak adlandırılır. Midenizdeki bası ortadan kalkacağı için iştahınız yeniden açılabilir. Benzer şekilde akciğerlerinizdeki baskı da olmayacağından soluk alıp vermeniz kolaylaşır. İdrara çıkma sıklığınız angajman sonrası tıpkı hamileliğinizin ilk başlarındaki gibi iyice artacaktır. Bebeğinizin hareketleri dışarıdan rahatlıkla izlenebilir. Zaman zaman karnızının bir bölgesinde aniden bir yükselti fark edebilirsiniz. Bebeğinizin hareketleri özellkle göğüs kafesinizin altında size acı verebilir, canınızı yakabilir.
38. hafta
ARTIK HAZIRIM 37. haftayı tamamladığınızda bebeğiniz ve hamileliğiniz miadını doldurmuş olarak kabul edilir. Ancak büyümesi daha durmamıştır. Vücudu yağ depolamaya devam eder ve günde yaklaşık 15-30 gram kadar alırlar. Genelde erkek bebekler kzı bebeklerden daha fazla yağ depolarlar ve bu nedenle daha ağır doğarlar. Bebeğiniz artık yeterli koordinasyonu sağlayacak kapasitededir ve elleri ile cisimleri rahatlıkla kavrayabilir. Eğer karnınıza çok kuvvetli bir ışık kaynağı dayarsanız yüzünü o tarafa doğru çevirecektir. Rahim içinde soluk alıp verme hareketleri yapar ve bunların ultrasonda izlenmesi bebeğinizin iyi durumda olduğunun göstergesidir. Amniyon sıvısına göre hacmi çok arttığından hareket etmesi zorlaşır ve bebek hareketlerinde azalma fark edebilirsiniz. Bu haftaya kadar rahmi ağzınız ve onu rahim içine bağlayan kanal sümüğümsü bir tıkaç tarafından doldurulmaktaydı. Bu mukus tıkacın amacı rahminizin içini ve bebeğinizi vajinadan gelebilecek mikrop ve enfeksiyonlara karşı korumaktır. Bu mukus tıkacın vajinanızdan gelmesi doğumun belirtilerinden biridir ve halk arasında “nişan gelmesi” olarak adlandırılır. Nişan doğumdan birkaç hafta önce gelebileceği gibi sadece bir kaç saat önce de gelebilir. Nişanı genelde kanlı sümüğümsü bir akıntı şeklinde hissedersiniz.
39. hafta
ANNE DAHA SIKILMADIN MI? Eğer planlı sezaryen olacaksanız bu haftadan sonra herhangi bir günde güvenle doğumunuzu yapabilirsiniz. Bazı durumlarda normal doğum planlanan gebelerde doktorunuz suni sancı vererek doğumunuzu gerçekleştirebilir. Bu haftada bebeğinizin kafa çevresi ile arın çevresi yaklaşık olarak birbirine eşittir.Yağ birikimi giderek yavaşladığından kilo alımı da yavaşlar. Aynı şekilde siz de daha az kilo almaya başlarsınız. Yanakları ve emme kasları tamamen geliştiğinden ve bebeğiniz sürekli içinde yüzdüğü amniyon sıvısını yutar. Bu sıvı ile birlikte sinirim sisteminden, cildinden dökülen hücreler ile tyler barsak içeriğini yani dışkısını oluşturur. Bu dışkıya “mekonyum” adı verilir. Mekonyum koyu yeşil-siyah renkli bir maddedir ve bebek herhangi bir nedenle sıkıntıya girdiğinde ilk olarak kakasını yapar. Zaman zaman bacaklarınızda elektrik çarpmasına benzer yakınmalar olabilir. Bunun nedeni bebeğiniz hareket ederken ve pelvis içinde yerleşirken rahimin etrafındaki sinirlere dokunmasıdır. Eşiniz doğuma girmek istemiyorsa onu size eşlik etmesi için ikna etmeye çalışmalısınız. Kadınların çoğu doğum sırasında eşleri yanlarında olduğunda kendilerini çok daha rahat hissederler. Ancak eşinizi çok fazla zorlamayın belki kendisini kan tutuyordur ve bunu size söylemekten çekiniyordur. Bazı kadınlar ise eşlerinin kendilerini o halde görmesi düşüncesinden rahatsız olurlar. Eğer eşiniz doğuma katılmak istiyorsa ancak siz bundan rahatsızlık duyacaksanız eşinize durumu açıkça anlatarak size anlayış göstermesini isteyebilirsiniz. Kendi onaylamadığı halde eşi herşeye rağmen doğuma girmek isteyen kadınlara küçük bir hile önerisi. Gizlice doktoruzla konuşun ve eşinizi içeri almamasını isteyin.
40. hafta
TÜYLERİM DÖKÜLÜYOR Son haftaya girildiğinde oksijen ve besin maddelerini bebeğinize taşıyan göbek kordonunun uzunluğu yaklaşık 50 kalınlığı ise 1.3 santimetre civarındadır. Bebeğinizin ağırlığı 3000 gramın üzerindedir ve rahimin büyük bir kısmını doldurmaktadır. Bebeğinizin cildini kaplayan ve verniks adı verilen kremsi madde ortadan kaybolmaya başlar. Benzer şekilde lanugo adı verilen tüyler de büyük ölçüde dökülmüştür. Sizden geçen antikorlar bebeğinizin doğum sonrası en az 6 ay süreyle enfeksiyonlara karşı mücadelesinde yardımcı olacaktır. Son haftada amniyon zarı her an açılabilir ve sularınız gelebilir. Bazen bardaktan boşalırcasına hızlı ve fazla miktrada olan bu olay bazen de çok yavaş olabilir. Hatta kendinizi idrar kaçırırmış gibi hissedebilirsiniz. Miktarı ne olursa olsun sularınızın geldiğini düşünüyosanız zaman kaybetmeden doktorunuzu aramalı ya da hastaneye gitmelisiniz. Vücudunuzun denge merkezi iyice değiştiğinden dengenizi sağlamakta güçlük yaşayabilirsiniz.Özellikle ilk bebeğinizi bekliyorsanız eşinizle bir çift olarak yaşadığınız bu son günlerin kıymetini bilin. Bundan sonraki hayatınızı bir aile olarak devam ettireceksiniz.
41. hafta
MUHTEŞEM FİNAL Eğer hala daha doğum yapmadıysanız iyice sıkılmaya ve sabırsızlanmaya başladınız demektir. Sizden salgılanan hormonların bebeğinizin dolaşımında da bulunması nedeniyle erkeklerde torbalar, kızlarda da labiumlar normalden daha büyük görünecektir. Hatta doğum sonrası memelerinden süt dahi gelebilir. Bu hem kız hem de erkek bebeklerde rastlanabilen bir durumdur ve bir kaç gün içinde kendiliğinden kaybolur. Bu hafta size çok uzun gelebilir. Sabırlı olmaya çalışmalısınız. Siz herhangi bir ağrı hissetmeseniz bile rahim ağzınız yavaş yavaş açılmaya başlamış olabilir. Normal sancıların başlaması ile rahim ağzındaki açıklık ve incelme de artmaya başlar. Açıklık 10 santimetre olduğunda doğumun ilk evresi tamamlanmıştır. Daha sonra ikinci evre yaşanır ve bebeğiniz dünyaya ve size merhaba der. Vajinal doğumda kafa doğduktan hemen sonra doktorunuz bebeğinizin ağzını siler ve ilk ağlaması odada yankılanmaya başlar. Bu aşamada daha göbek kordonu kesilmeden bebeğinizin kucağınıza verilmesi ilk temasın daha sıcak yaşanmasını sağlar.