16 Ocak 2009 Cuma

İkizi Bebek ve Bakımı


Gebe kadın bir bebek düşüncesindeyken birden ikiz bebekleri olacağını öğrenince telaşlanması olağandır. Çünkü bir bebek için düşünülen planlar artık iki bebek için yapılmaya başlanmalıdır. Anne adaylarının bir kısmı doğacak olan bebeğin ihtiyaçlarını gidermek için gebeliğin son aylarını beklerken bazı annelerde gebe olduklarında öğrendikleri andan itibaren ihtiyaç listesini hazırlamaya başlarlar. İkiz bebek bekleyen annelerin olması gerekenden daha önce doğum yapmaları beklenir.

Bu nedenle ikiz anneleri belirlenen doğum tarihinden daha önce bebeğin tüm ihtiyaçlarını giderecek durumda olmalıdırlar. Bir bebeğin anneyi ne kadar yorabileceği bilinirken, iki bebek olduğunda neler yaşayacağınızı düşünerek kendinize bebekler dünyaya gelmeden bol bol vakit ayırın. İkizleri emzirmek oldukça güç olabilir.

Sizin için iki yöntem önerilmektedir.

İsterseniz bebeklerinizin ikisini aynı anda emzirebilir ya da birini emzirdikten sonra bir diğerine geçebilirsiniz. Bebeklerinizin ikisini de kucağınıza alın, bacakları dışa dönük gelecek şekilde kucağınıza yatırın. Daha sonra bir memenizi birine, diğer memenizi de ötekine verin. Bu şekilde emzirmeye başlayın. Bu işlemi yaparken sık sık bebekleri diğer memeyi emmesi için değiştirin. Bebekleri aynı anda emzirmeniz halinde zamandan da tasarruf edeceksinizdir.

İkizleri aynı anda emzirmek size zor geliyorsa onları tek tek emzirmeyi deneyin. Bazı annelerin sütleri az olduğundan bebeklere mama takviyesi yapabilirler. Bu şekilde bebeklerinizi biberonla emzirmeniz gerekecektir. İsterseniz biberonla gıda alımını da aynı anda yapabilirsiniz. Bebeklerinizin ikisini de düz bir zemine yatırın ve başlarının yüksekte olmasını sağlamak için başlarının altına bir yastık koyun. Daha sonra da biberonları ellerinize alın ve bir elinizle birini beslerken, diğer elinizle de diğer bebeğinizi besleyin. Bu işlemi de ayrı ayrı yapabilirsiniz. Bu şekilde bebeklerinizle tek tek daha iyi ilgilenmeniz de olasıdır.

İkiz bebekleri aynı anda banyo yaptırmak zor olabilir.

Bebeklerinizi aynı anda banyo yaptırabilmeniz için sizin de katılımınız gereklidir. Küvetin içine girerek bebeklerinizi kucağınıza alın ve hep birlikte banyo yapmaya başlayın. Bu tarzda yapılan banyolar oldukça uzun sürebilir. Bu nedenle ikizlerinizi tek tek yıkamanız daha avantajlı olacaktır. Bir bebeğiniz uyurken diğerini yıkayabilir ve diğeri uyuduğunda da onu yıkayabilirsiniz.

Bir kaç haftalık olan bir bebeği sık sık yıkamak zorunlu değildir, bu nedenle onları silebilirsinizde.İkiz bebek anneleri oldukça fazla yorulurlar. Evde yalnız olmadığınız zamanlarda bebeklerle başkalarının ilgilenmesini sağlayın.

Örneğin anneanne ya da babaanne evde bulunduğunda bebeklerle ilgilenmelerini sağlayın. Eşinizin evde olduğu zamanlarda yapmanız gereken her şeyin yarısını onun da yapmasını sağlayın. Bu arada eşinizin sürekli aynı bebekle ilgilenmesine izin vermeyin, bu şekilde diğer bebek eşinize uzak kalır ve sürekli sizi yanında isteyebilir.

Yeni doğanlar geceleri sık sık uyanabilirler. Bu nedenle özellikle ikiz anneleri bir çok geceyi uykusuz geçirir. Geceleri bebeklerinizin birinin ihtiyaçlarını karşılarken uygulamaların aynısını diğerine de tekrarlayın. Bu şekilde gece boyunca sık sık uyandırılmak zorunda kalmazsınız.

İkiz bebek sahibi olmanızdan dolayı evinizin doğum yapmadan önceki düzende olmasını beklemeyin. Bu nedenle yemeklerinizi hazır olanlardan seçin, evinizin bakımında size yardımcı olması için bir yardımcı edinin.

Böylece bebeklerinizle ve kendinizle ilgilenmek için daha çok zamanınız olacaktır. Özel işlerinizi bebekleriniz uyurken yapın ya da onlar uyurken sizde dinlenin.Aynı anda çılgınlar gibi bağıran iki bebekle birden ilgilenmek olanaksız gibidir.

Bu nedenle sizin bir kişi olduğunuzu ve bu yüzden aynı anda iki bebekle birden ilgilenemeyeceğinizi bebeklerinizin anlamasını sağlayın.İkizler bebeklik dönemlerinde oldukça yaramaz ve birbirleriyle hiç anlaşamayacakmış gibi görünse de ilerleyen günlerde oldukça iki iyi dost olurlar.

Bu nedenle yaşadığınız bu zor durumların bir gün biteceğini unutmayın.İkizlerin bir kısmı birbirlerine oldukça benzerken bir kısmı da çok az benzeyebilir. Birbirlerinin aynısı olan bebeklerin bakımı daha zordur.

Biraz önce hangisini yedirdiğinizi anlamanız zor olabilir. Bu nedenle bebekleri ayırabilmek için onların üzerinde bir işaret olmasını sağlayın ya da farklı giydirin. Bebeklerinizin ikisi de birer melek olmayacaktır, mutlaka içlerinden biri yaramaz olur.

Bu nedenle her türlü oluşuma hazır bulunmalısınız. İkiz bebek sahibi olan diğer ailelerle ilişkiler kurun ve onlardan tavsiyeler isteyin. Bu şekilde yapılan yardımlaşmalar size olumlu faydalar sağlayabilir.

Suda Doğum ve Riskleri


Su altında doğumla ilgili merak ve sorular daha çok bu konudaki eksik bilgi ve meraktan kaynaklanıyor.Doğum konusunda en çok sorulan sorular doğum şeklinin anne ve çocuk üzerine etkileri konusunda oluyor. Özellikle doğum ağrısı konusundaki korkular bazı hastaları sezaryenle doğum seçeneğine yöneltebilmektedir. Normal doğum konusunda kararlı hastalar ise özellikle doğum eylemi sırasında çekilen ağrılar ve ağrısız doğumla ilgili sorularla karşımıza çıkmakta. Doğum eylemi sırasında ağrıların azaltılması konusu ile birlikte alternatif doğum yöntemleri ve bu arada su altında doğumla ilgili sorularla da oldukça sık karşılaşıyoruz.


İlk defa Fransa’da uygulandıSu altında doğumla ilgili merak ve sorular daha çok bu konudaki eksik bilgi ve meraktan kaynaklanmaktadır. Bebeğin anne karnında su içinde yaşadığı ve bu nedenle su içerisine doğmasının da daha fizyolojik olacağı düşünülmekte ve suda doğumun esas olarak bebek açısından daha iyi olduğu düşünülmektedir. Suda doğum ilk defa 1805 yılında Fransa’da yapılmasına karşın şu ana kadar bu konuda ciddi çalışmalar yapılmamıştır. 1985-1999 yılları arasında toplam olarak 150.000’nin üzerinde su altında doğum yapıldığı tahmin edilmektedir.


Bebek için risk taşıyorBu konuda yapılan çalışmalar bütün olarak incelendiğinde su altında doğumun bebek açısından birçok riskleri olduğu görülmektedir. Öncellikle şunu belirtmek gerekir ki suda doğum bebek açısından bir avantaj sağlamamakta, anne için kanıtlanmamakla birlikte daha aza ağrıya neden olmaktadır. Yani suda doğum bebek için değil, belki anne için daha avantajlı görünmektedirBu konuda yapılan çalışmalar incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

1. Genel olarak su altında doğumun daha iyi olduğun dair kanıt bulunmamaktadır.

2. Bebekte su yutulmasına bağlı olarak kandaki tuz oranı düşebilmekte ve bu beyin fonksiyonlarında bozulmaya neden olabilmektedir. Bu nedenle suya tuz eklenmesi önerilmektedir.

3. Bebeğe sudan mikrop bulaşabilmektedir. Ayrıca gebe kadının dışkısında buluna bazı mikroplarda bebeğe bulaşabilmektedir.

4. Su altında doğumda bebek doğduktan hemen sonra dışarıya çıkarılması gerekir. Bu çıkarma sırasında göbek kordonunda hızlı veya fazla çekilmeye bağlı olarak kopmalar görülebilmektedir. Bu da sonuç olarak bebekte kan kaybına neden olmaktadır.

5. Nadirde olsa bebekte boğulmalar görülebilmektedir.

6. Bebekte omuzun çıkmaması ve bebekte bir sıkıntı olduğu halde geç doğum gibi risklerde görülebilmektedir.

7. Su havuzunda uzun süre kalma sonucunda annenin ateşi yükselebilmektedir.

Annenin vücut ısısı önemliAnne vücut ısısındaki artış cilde olan kan akımının artması ve rahime giden kan akımının azalmasına neden oluyor. Anne vücut ısısındaki artışla birlikte bebek kalp atımlarında ve metabolizmasında artış olmaktadır. Bebekteki metabolizma artışı ve rahime giden kanın azalması bebekte oksijenlenmenin bozulmasına neden olabilmekte ve bunun süresinin uzaması da beyin fonksiyonlarını bozabilmektedir.

Daha az ağrı henüz kanıtlanmadı

Sonuç olarak suda doğumun şu an için kanıtlanmış bir avantajı bulunmamaktadır. Annenin daha az ağrı çektiği konusu da henüz kanıtlanmamıştır. Ancak bu konuda yeterli çalışma bulunmaması dolayısı ile bu doğum şekline tamamen karşı olduğumuzu da söylemek şu an için olası değil. Sadece bu konuda geniş ve iyi planlanmış çalışmalar yapılması gerektiğini ve bu çalışmalar sonuçlanıncaya kadar hastalara önerilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Microenjeksiyon ve Tüp Bebek Aynı mıdır?


Mikroenjeksiyon (ICSI) da bir tüp bebek uygulamasıdır. Burada da tüp bebek olarak bilinen klasik IVF’teki gibi döllenme vücut dışında gerçekleştirilir. Klasik IVF’te, toplanan yumurtalar belli sayılarda kültür kaplarına koyulur ve bu kaplara her yumurta için 100-150 bin sperm eklenir.

Sperm ve yumurta dış ortamda bir araya getirilip, gazı, nemi, ısısı yumurtalık kanalı özelliğinde olan enkübatör (kuluçka makinesi) içerisinde 16-18 saat bırakılır. Klasik IVF’te yumurtayı dölleme işi spermler tarafından gerçekleştirilir. Hem sperm dölleme yeteneğinde olabilmeli , hem de yumurtanın zarı spermin giremeyeceği kadar kalın olmamalıdır. Ayrıca bağışıklıkla ilgili bir problem bulunmamalıdır.

Spermin yumurtaya girebilmesi için önce yumurta zarına bağlanabilmesi gerekir. Sperme karşı antikor varlığı bu bağlamayı engelleyebilir. Sayı, hareketlilik ve yapısal özellikler açısından uygun sperm yoksa tüpbebeğin daha ileri aşaması olan mikroenjeksiyon yapılır. Burada, önce, yumurtanın etrafındaki hücreler kimyasal ve mekanik olarak temizlenmelidir.Daha sonra, özel bir mikroskop altında, dölleme işini yapacak sperm, tek tek seçilerek yumurtaya enjekte edilir.Yumurtanın olgun ve döllenebilme kapasitesine sahip olması gerekir.Bu aşamadaki yumurtaya Metafaz II (MII) denir. Toplanan yumurtaların hepsi aynı olgunlukta ve kalitede olmayabilir.

Polar cisimcik adı verilen yapının yumurtanın zarı ile içini dolduran sitoplazma denilen kısmın arasındaki boşlukta bulunması gerekir. Bu cisimciğin altında genetik materyal bulunduğu için enjeksiyon sırasında bu kısım saat 6 veya 12 yönüne getirilir. Saat 3 yönünden içinde sperm olan iğne yumurtaya sokularak sperm içeri bırakılır. Polar cisimciği olmayan yumurtaya Metafaz I (MI) denir.Yaklaşık 10 saat sonra MII aşamasına geçebilir.

Bunların dışında çok küçük foliküllerden alınan olgunlaşmamış yumurtalara GV(Germinal Vezikül) veya erken olgunlaşıp bozulmaya başlayan yumurtaya postmatür adı verilir.Tüpbebekte yumurtalar soyulmadığı için hangi aşamada olduğu bilinemez. Mikroenjeksiyonda ise polar cisimcik varlığı ve enjeksiyon yeri için yumurta mutlaka etrafındaki hücrelerden arındırılmalıdır.

Kimlere ICSI Yapılır?

Mikroenjeksiyon uygulamalarının başlaması , özellikle ağır “erkek faktörü” denilen ileri derecede sperm problemi olan hastalar için adeta yeni bir umut olmuştur. Sperm sayısı , hareketliliği ve yapısı ile ilgili ağır sorunlu olguların başka şansı yoktur. Örneğin, sperm sayısı yüz binin altında ise , hareketlilik %0-10 arasında ve anormal hücre oranı %96’nın üzerinde ise ICSI yapılır. Spermiyogram testinde hiç sperm bulunmayan hastaların bir kısmında üreme kanalında veya testisinde sperm bulunabilir. Özellikle testis kaynaklı çok az sayıdaki sperm ile ICSI yapılabilir. Daha önce klasik tüpbebek (IVF) uygulanıp döllenmenin hiç olmadığı veya çok az olduğu olgulara mikroenjeksiyon yapmak gerekebilir. Çok sık rastlanmasa da , bazen spermin başında bulunan ve yumurta zarına girebilmek için gerekli enzimleri barındıran akrozom denilen kısım hiç olmayabilir veya işlevini göremez. Bu kişilerde de döllenme ancak mikroenjeksiyon ile sağlanır.

Assisted Hatching Nedir? Nasıl Yapılır? Kimlere Uygulanır?

Sözcük anlamı tutunmaya yardımcı olmaktır. Rahim içine verilen embriyonun, gebeliği sağlayabilmesi için embriyoyu saran zarın açılması (hatching) gerekir. Böylece embriyo dışarı çıkarak rahim duvarına tutunabilir (İmplantasyon).Dolayısıyla Assisted hatching embriyoyu saran zarda, delik açmaktır. Üç şekilde yapılabilmektedir:

1)Kimyasal Assisted –Hatching: Kimyasal bir madde yardımıyla ki bu genellikle asittir zarda delik açılır. Kullanılan asitin embriyoya zarar verme olasılığı da vardır. Bu yüzden günümüzde fazla tercih edilmemektedir.

2)Mekanik Assisted –Hatching: Sistem mikroenjeksiyon yapar gibi hazırlanır. Embriyo, tutucu bir pipetle sabitlenir. Mikroenjeksiyon iğnesi yerine kesici bir pipet takılarak zarın üst ya da alt kısmından yavaş yavaş keser gibi pipet hareket ettirilerek zar traşlanır. Bu yöntemde embriyo dışarıda uzun süre kalmakta ve delik tam olarak açılamayabilmektedir.

3)Lazer Yardımıyla Assisted –Hatching: Çok düşük dozda lazer ışını gönderilerek zarda istenilen büyüklük ve genişlikte delik açılır. Ayrıca biyopsi yapılması gereken olgularda zar tamamen delinir. Embriyoya en az zarar veren ve dışarıda kalma süresi en kısa olan bu yöntem en çok tercih edilendir. Sistemin uygulanabilirliği çok kolay olmasına rağmen çok pahalıdır.

Kimlere Assisted Hatching yapılır? Özellikle yumurta zarının normalden kalın olduğu, dondurulup çözdürülen embriyo kullanıldığı olgularda assisted hatching gebeliğe ek bir katkı sağlayabilir. Assisted hatching ile embriyonun yuvalanma şansı %10-15 kadar arttırılabilmektedir.Op.Dr. Özgür Leylek

13 Ocak 2009 Salı

Bebek Nasıl Yıkanır


Yeni doğmuş bebeğinizin cildi yumuşak ve hassastır. Bebeğinizin cilt bakımının doğru olarak yapılması, cilt sağlığının ve dokusunun sağlıklı olmasını sağlar.
Genel olarak bilinenin aksine, bebeğinizi her gün yıkamanız gerekmez. Bebeğinizin altını değiştirip, verdiğiniz her yemekten sonra ağzını, burnunu temizlemeniz dışında, onu haftada 2-3 defa yıkamanız yeterlidir.
Bebek günün herhangi bir saatinde yıkanabilir. Bazı ebeveynler, bebeklerinin rahat uyumasını sağlamak için onu yatırmadan evvel yıkamayı tercih etmektedir.
İlk zamanlar bebeğinizi süngerle silerek temizlemeniz (sünger banyosu) gerekir. Bebeğinizi, enfeksiyon kapmasını önlemek için, göbeği düştükten ya da sünnet yarası iyileştikten sonra küvette yıkamaya başlayabilirsiniz.
• Kalın havlular veya süngerli banyo yastığı
• Yumuşak temizleme bezi
• Temiz bir leğen
• Bebek şampuanı ya da bebeğin tahriş etmeyecek bir sabun
• Başlıklı bebek havlusu
• Temiz bir bebek bezi ya da giyecek yeterlidir
Bebeğinizi süngerle temizlerken dikkat etmeniz gerekenler
Gerekli malzemeleri önceden hazırlayın Oda sıcaklığının yaklaşık 24 derece olmasını sağlayın Bebeğinizi kalın havluların ya da banyo süngerinin üzerine oturtun ve leğene, bebeğin beline gelecek kadar, yaklaşık 30 derece sıcaklıkta olan suyu doldurun.Bebeğinizin temizlemediğiniz kısımlarının üstünü bir havlu ya da battaniyeyle örtün.
Bebeğinizi bir an bile yalnız bırakmayın. Eğer bir şey almaya gitmeniz gerekirse, onu da havluya sardıktan sonra yanınızda götürün. Bebeğinizi temizlemeye, yüzünden başlayın. Nemli pamuklu bir bezle gözlerini iç kısmından dışarı doğru temizleyin
Bebeğinizin yüzünü sabunsuz, yumuşak bir bezle yıkayın.
Kulaklarının arkasını yumuşak bir bezle silin. Kulak zarına zarar vermemek için bezinizi bebeğinizin kulaklarının içine sokmayın.Bezinize, bebek sabunundan bir miktar damlattıktan sonra boynundan aşağıya doğru onu yıkayın. Göbek bağının ıslanmamasına dikkat edin. Son olarak bebeğinizin kafasını şampuanla temizleyin. Başını durularken suyun yüzüne doğru akmasına engelleyin. Sırt ve bileklerinden tutup ve elinizle boynunu desteklerken saçlarını durulayabilirsiniz. Bebeklerin çoğu, yıkanırken vücutlarına yumuşak hareketlerle masaj yapılmasından hoşlanır, sert hareketleri sevmez.
Bebeğinizi kurularken doktorunuzun tavsiyelerine uyun ve göbek bağına zarar vermemeye dikkat edin.
Bebeğinizin saçını taramak için yumuşak bir bebek fırçası kullanın.
Bebeğin cildinin yanmasına neden olabileceğinden dolayı saç kurutma makinesi kullanmayın.
Bebeğinizin ilk banyoları sırasında ağlaması normaldir. Yine de suyun fazla sıcak ya da soğuk olup olmadığını ve gözlerine sabun kaçıp kaçmadığını kontrol edin.

Sevgisiz Kalan Çocukların Boyu Kısa Olabiliyor!


KONYA - Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Emre Atabek, büyümenin, anne karnında başladığını ve ergenlik döneminin sonuna kadar sürdüğünü söyledi. Çocukluk döneminde sürekli bir büyümenin gerçekleşmesinin çocukları erişkinlerden farklı kılan bir özellik olduğunu ifade eden Atabek, özellikle kronik hastalıklar ve beslenme yetersizliği boy uzamasını etkileyen en sık nedenler olarak bilindiğini kaydetti. Anne karnındaki bebeğin büyüme açısından ultrason ile takibinin yapılabildiğini belirten Atabek, “En az 15 gün arayla yapılan iki ultrason incelemesiyle büyüme duraklaması saptanırsa daha anne karnında iken çocukta büyüme geriliği tanımı kullanılır. Bu çocuklar doğumdan sonra sıkı takip altına alınırlar” dedi.
Büyümeyi yakalama 6-15 ay arasında olsa da son sınır olarak baş çevresinde 18, ağırlıkta 21, boyda ise 36 ay beklendiğini dile getiren Atabek, “Hatta ileri prematüre bebeklerde büyümeyi yakalama oldukça gecikebilir. Bu sürelerde normali yakalayamayan çocukların mutlaka çocuk endokrinoloji doktorları tarafından değerlendirilmesi ve tedavi edilmeleri önemlidir” diye konuştu.
Atabek, doğum tartısı gebelik süresine göre düşük olarak doğan ve ilk 2 yaşta büyümede yakalama yapamayan çocukların nihai boylarının kısa olacağını bildirdi.
YUVA ÇOCUKLARINDA KISA BOYLULUK
Boy kısalığının toplumda görülme sıklığının yüzde 3-15 arasında değiştiğini vurgulayan Atabek, şunları kaydetti:
“Boy kısalığının nedenleri oldukça fazladır. Ailevi boy kısalığı, yapısal boy kısalığı ve ergenliğin gecikmesi, iskelet sistemi hastalıkları, doğum kilosunun düşük olması, beslenme bozukluğu, kronik hastalıklar, uzun süreli ilaç kullanımı, turner sendromu, büyüme hormonu eksikliği ve sevgi yoksunluğunu nedenler arasında sayabiliriz. Büyüme hormonu eksikliği 3 bin 500’de bir görülür ve sıklıkla tek bulgusu boy kısalığı veya büyümede duraklamadır. Bunlardan ülkemizde en çok öne çıkan neden özellikle hayatın ilk yıllarında geçirilen beslenme bozukluğudur. Uzun süren beslenme bozukluğu olan çocukta önce kilo düşer sonra boy kısa kalır. Sağlıklı büyümek ve boy kısalığını önleyebilmek için sağlıklı bir beslenme ilk koşuldur.”
Bunun yanında en önemli boy kısalığı nedenlerinden birisinin de sevgisizlik olduğunu ifade eden Atabek, “Psikososyal nedenlerle örneğin sevgi yoksunluğu yaşayan çocuklarda, sosyal problemleri fazla olan ailelerin çocuklarında ve bazı yuva çocuklarında kısa boyluluk görülebilmektedir” dedi.
Boy kısalığı olan bir çocuğun tedavisinin de nedenine göre yapılacağını ifade eden Atabek, boy kısalığına neden olan etken ne kadar erken teşhis ve tedavi edilirse boy uzatma tedavisinde de başarı şansının o kadar artacağını sözlerine ekledi.

Bebeği Emzirmek Can Vermektir!


1-8 Ekim Dünya Sağlık Örgütü tarafından Dünya Emzirme Haftası olarak kutlanıyor. Türkiye’de doğan bebekler Romanya, Bulgaristan ve Suriye gibi ekonomik açıdan daha geride olan ülkelere göre bile şanssız. Çünkü her yıl, yeni doğan bin bebekten 38’ini daha 1 yaşına gelmeden kaybediyoruz. Üstelik bebeklerin yaşamını yitirme nedenleri arasında beslenme bozuklukları ikinci sırada yer alıyor. Oysa anne sütü doğru zamanda ve doğru şekilde kullanılırsa, bebek ölüm oranları çok daha aşağılara çekilebiliyor.
Prematüre bebeğe kendi annesinin sütü
Her anne kendi bebeğine özel süt üretiyor. Hiçbir anne sütünün diğerine benzemediğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Dr. Özlem Karahasanoğlu, “Araştırmalar, her annenin sütünün kendi bebeğinin gereksinimlerini karşılayacak nitelikte olduğunu gösteriyor. Üstelik bu yalnızca insanlar için değil, bütün canlılar için geçerli” diyor.
Karahasanoğlu; özellikle prematüre, yani erken doğmuş bir bebeğe mutlaka kendi annesinin sütünün verilmesi gerektiğini söyledi. Karahasanoğlu, “Prematüre doğmuş bir bebeğe normal doğum yapmış bir annenin sütü verilemez. Çünkü bu süt, miadında doğmuş bir bebeğin ihtiyacına göredir.
Oysa prematür bebeklerin farklı bir süte ihtiyacı vardır ki, o da ancak kendi annesinin sütüdür. Örneğin, 7 aylık doğmuş bir prematüre bebeğin annesinin sütü, bebeğin o anda ihtiyaç duyduğu besin öğeleri ve koruyucu faktörlerle donanmıştır” diye konuştu.
Emzirmek aile bütçesini koruyor
Emzirmek yalnızca bebeği değil aile bütçesini de koruyor. Pek çok ailenin yoksulluk sınırlarında dolaştığı ülkemizde, aile bütçesini korumanın bir yolu da anne sütü. Çünkü anne sütünün maliyeti yok! Tabi emziren annelerin beslenme giderini saymazsak. Emziren annelerin mama almak ve biberonların hijyenini sağlamak için zaman ve enerji kayıpları da ortadan kalkıyor.
Üstelik emzirmenin hem anne, hem de bebek sağlığına sayısız faydası var:
Bebek için faydaları:
· Her zaman sterildir, ısı derecesi idealdir.
· Besin öğesi bileşimi bebeğin gereksinmelerine uygundur.
· Koruyucu etmenleri içerir. Sindirime yardımcı aktif enzimler, enfeksiyonu önleyen İg’ler (İgA, İgG ve İgM) ve büyüme faktörleri gibi.
· Solunum yolu ve gastrointestinal enfeksiyonları (sindirimle ilgili) daha az görülür.
· Orta kulak iltihabı riskini azaltır.
· Çene ve diş gelişiminde rolü vardır.
· Bazı kronik hastalıkların oluşma riskini azaltır. (Tip 1 diyabet, çölyak hastalığı gibi)
· Alerjiye karşı koruyucudur ve bebeği pişikten korur.
· Bebeğin ruhsal,bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur. Dikkat azlığı sendromu, ilgisizlik gibi olgularda anne sütü alımı önem kazanır.
· Anne sütü alan bebekler daha az ağlarlar.
Anne için faydaları:
· Ucuzdur,hazırlama sorunu gerektirmez.
· Anne ve bebeği arasındaki duygusal bağı güçlendirerek sevgi dolu bir ilişkiyi kolaylaştırır.
· Gebeliği önleyici etkisi vardır.
· Annenin sağlığını korur. (Göğüs kanseri ve over kanseri gibi hastalıklara karşı)
· Uterusun eski haline dönmesine yardımcı olur.
· Anneyi aşırı kan kaybından korur.
Çalışan annelerin deposu
Emzirmek faydalı ama birçok anne kısa bir süre sonra bebeğini evde bırakıp işine dönmek zorunda. Uzmanlara göre iş yaşamına geri dönen annelerin bebeğine anne sütü vermesinin en kolay yolu, derin dondurucu da saklamak. Üstelik depolanan anne sütünün 6 ay bozulmaması nedeniyle, derin dondurucuyu depo haline dönüştürmek de mümkün. Anne sütünün buz dolabında, dondurulmadan 72 saat kalmasına rağmen derin dondurucuda 6 ay saklanabileceğini söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Doktor Kağan Kocatepe, “Anne sütü bebek için mükemmel bir besindir. Hiçbir mama, anne sütünün yerini tutamaz. Bu yüzden çalışan anneler de bebeklerine ilk altı ay sadece anne sütü vermeli ve ek gıdaya geçtikten sonra mümkünse 2 yaşına kadar devam etmelidir” dedi.
Yanlış inançlar emzirmeyi engelliyor
Anne sütü bir bebek için mükemmel, eşi bulunmaz bir besin. Ancak Anadolu’da hâlâ varlığını koruyan yanlış inançlar yüzünden bebekler yeterli anne sütü alamıyor. Anne sütünün önemi konusundaki bilimsel verilere rağmen hâlâ sürdürülen yanlış gelenekler, bebeğin daha hayatın ilk günlerinde ya da ilk yıllarında yanlış beslenmesine ve dolayısıyla hastalanmalarına yol açıyor. Hacettepe Tıp Fakültesi Beslenme ve Diyetetik bölümü öğretim üyesi Profesör Doktor Sevinç Yücecan’a göre şu yanlış inanışlara uymak bebeğin sağlığını olumsuz etkiliyor:
· Yeni doğan bebeğe memeden gelen ilk süt verilmez.
· Yeni doğan bebeğe, meme üç ezan sonra verilir.
· Kız çocuklarına beş ezan geçmeden meme verillmez..
· Yeni doğan bebeğe, su üç ezan sonra verilir.
· Anne sütü emen bebeğe hiç su verilmez:.
· Bebeğe doğar doğmaz şekerli su verilir.
· Meme emen bebeğe yoğurt verilmez.
· Bebek ağladıkça yalancı emzikle ya da tülbente sarılmış olarak lokum verilir.
· İshal olan çocuk, emzirilmez.

Çalışan anneler İçin emzirme Rehberi


Anneler bebeklerini daha uzun süre emzirebilir. Emzirme, anne ile bebeğin baş başa kalabildiği, gözleri ile konuşabildiği çok özel bir süreçtir. Bebek ile en yakın temas, emzirme ile sağlanabilmektedir. Mükemmel ve eşsiz bir besin içeriğine sahip olan anne sütü, aynı zamanda bebeğin mikrobik hastalıklardan korunmasında önemli rol oynar. Son yıllarda yapılan çalışmalar, emzirmenin bebeğin beyin gelişimini desteklediğini; obezite, diyabet gibi hastalık risklerini de azalttığını göstermektedir.
Emziren annelerde doğum sonrası kanamalar daha az olmakta; meme ve yumurtalık kanseri, kemik erimesi gibi hastalıklar da daha az oranda görülmektedir. Başarılı bir emzirme süreci için doğru bir başlangıç yapılması çok önemlidir. Bebeğini besleyebilme içgüdüsü, bazen annelerde yoğun bir kaygıyı da beraberinde getirir. Bu dönemde anneye güven telkin etmek, olumsuz düşüncelerden uzaklaştırmak ve destek olmak çok önemlidir.
Başarılı bir emzirme için:
• Anneler, kendilerini psikolojik olarak emzirmeye hazırlamalı, emzirmenin bir sabır işi olduğunu bilmelidir.
• Sütün gelmesini beklemeden bebek doğar doğmaz ilk yarım saat içerisinde emzirmeye başlanmalıdır. Bu sürede bebeğe kesinlikle şekerli su verilmemelidir.
• Doğumdan itibaren her ağlama ya da süt isteme durumunda, saat sınırlaması olmaksızın bebekler emzirilmelidir. İlk haftalarda 3 saatten fazla uyuyan bebekler, uyandırılarak da olsa, emzirilmelidir.
• Bebeğin memeye doğru şekilde yerleştiğinden emin olmalıdır. Bunun için bebek ağzını tam olarak açmalı ve meme ucu çevresindeki kahverenkli bölgeyi tamamen ağzına almalıdır. Bebeğin çenesi memeye gömük, alt dudak hafif dışa kıvrılmış pozisyonda olmalıdır.
• Emzirmeden önce veya sonra bebeğe mama, şekerli su ve diğer besinleri vermekten kaçınılmalıdır.
• Emzirme döneminde bebeğe biberon verilmemeli ve hatta ilk haftalarda emme şaşkınlığını önlemek için emzik bile kullanılmamalıdır.
• Gebelikte olduğu gibi anneler kendilerine özen göstermeli, dengeli beslenmeli, günde 2-3 litre sıvı tüketmelidir. Anneler, ayrıca yeterince dinlenmeli, moralini yüksek tutmak için eşinden ve çevresinden yardım almalıdır.
Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hilda Çerçi Özkan

Zeki Bir Bebek Nasıl Yetiştirilir


İnsan hayatının ilk yılları beyin gelişimi için çok önemlidir. Bu dönemde bebeğinizi desteklemek, zeki bir bebek yetiştirmek anne baba olarak sizin elinizdedir. Bunun için ihtiyacınız olan biraz sabır, bebeğinize ayıracağınız biraz zamandır. Bebeğin gelişimi için en gerekli şey insanlarla iletişime girmektir. Gelişimini desteklemek için yapabileceklerinize örnekleri Dr. Nilüfer Toprakçı sıralıyor:


Yenidoğan bebeğinizle göz teması kurun, gözlerinin açık olduğu o değerli anları kaçırmayın.

Bebekle konuşun, ona bir şeyler anlatın.

Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün yararları yanında, beslenme seansları bebekle göz göze gelme, konuşma, şarkı söyleme fırsatı yaratacaktır.

Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik şekillere sokun. 1-2 günlük yenidoğan bebekler bile yüz hareketlerini taklit edebilirler.

Aynada kendisini görmesini sağlayın.

Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın.

Birlikte yürüyüşlere çıkın. Etrafta gördüklerinizi, duyduklarınızı ona anlatın. Onu markete, alışverişe, parka götürün.

Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydurduğunuz bir şarkı da olabilir.

Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda, müzik ritmlerini öğrenmenin ileride matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı gösterilmiş.

Bir şey yapmadan önce, ona ne yapacağınızı söyleyin ( Şimdi ışığı kapatıyorum…gibi ) Böylece, neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlayacaktır.

Ona kitap okuyun, resimleri gösterin, her şeyin adını söyleyin.

Değişik dokulu kumaşları, giysileri ellemesini sağlayın, onları cildine değdirin.

Yiyecekleri ellemesine, kendini beslemeye çalışmasına izin verin.

Hareketlenip emeklemeye başladığında, yerde yastıklar, oyuncaklarla engelli bir parkur oluşturun.

Ona masal anlatın.
Televizyonu kapatın.
Banyo sırasında, plastik kaplara su doldurup boşaltmasına, suyla oynamasına izin verin.

1 Ocak 2009 Perşembe

Bebeklerde Tuvalet Eğitimi


Çocuğa tuvatel eğitimine başlamadan önce anne ve babanında buna ve yaşanabilecek sorunlara karşı hazır olması gerekiyor. Öncelikle çocuğunuzun hazır olduğunu gösteren bir takım sinyaller vardır. Mesela 2 saat kuru kalabilir, tuvalet yapma taklitleri gösterebilir ve hatta tuvaletinide söyleyebilir. Bunlar bezi artık istemediğini gösteren işaretlerdir. Böyle bir durumda anne ve babaya düşen görev; çocuk kız ise annesi ile, erkek ise babasıyla birlikte tuvalete girerek örnek model teşkil edilerek tuvaletin nasıl yapılacağı gösterilmelidir. Çünkü bu yaşta çocuklarda taklit etmeyi çok severler. Kolaylık ve açısından lazımlık kullanılması daha uygun olur. Bu sürece başlamadan önce çocuğa tuvaleti geldiğinde ne demesi gerektiğini sonra neler yapıcakları güzel bir dille anlatılması gereklidir. Küçük küçük alıştırmalar yapılabilir, lazımlığa oturma ıkınma hareketleri gibi ön eğitimde yaptırabilirsiniz. daha sonrada ilk başlandığında çok dikkatli olup çocuğu 20 dakikada bir tuvalete götürmesi gerekiyor. Ailede 1 kişi çocugun tuvalet alışkanlığı ile ilgilenirse bu dönem daha kolay atlatılabilir.. İlk başlarda altına kaçırma gibi olaylar mutlaka olucaktır. Böyle bir durumda çok sert çıkmamak gerekir fakat aman olsun gibi yaklaşımlarda olmamalı. Mesela bu gün oldu ama eminimki birdaha yapmıycaksın gibi açıklamalar şeklinde çocuğa güven aşılayarak tekrar denemesi için motivasyon sağlanmalıdır. Tuvaletini yaptıktan sonra alkışlayarak küçük hediyelerle mesela şeker çikolata ,sticker yapıştırmalar gibi küçük hediyeler vermek motivasyonu en üst düzeye çıkaracaktır.

Bebekleri Kucağımıza Alırsak Alışırlar mı?


Bebekleri kucağa alırken baş ve boyun kasları yaklaşık 2-3 aylık oluncaya kadar tam anlamıyla gelişmeyebilir. Bunu için başını ve boynunu desteklememiz gerekiyor. Bebek kucağa alınırken, hassas bir biçimde elimizle kafası ve kolumuzla boynu desteklenmelidir. Bebeğin kafasının öne ya da arkaya eğilmesi önlenmelidir. Çok ağlayan bebekler ise yüzüstü tutularak kucağa alınabilir.

Bebeklerin kendilerini ifade etme yöntemide ağlamaktır. Bebek ağladığında bunu kendini bir ifade etme yöntemi olarak kabul etmeliyiz. Bebeklerin ilk 3 boyunca alışkanlıkları olmaz. Bebeğiğinizi daima ilk 3 ay boyunca kuçağınızda taşımanın hiç bir zararı yoktur. Çünkü bebeklerin bu dönemde kucağa çok ihtiyacı olur. Bebekler doğduktan sonra 3 ay içinde kendilerini birey olarak hissetmezler. Biz ise , aman kucağa alışmasın korkusu ile kucağa almaktan çekiniriz. Aslında değişik yöntemlerle bebeğinizi kucağınıza bağlayarak taşıyabilirisiniz ve sıklıkla emzirebilirsiniz. Annelerinde kendine güveni tam ve sakin olması çok önemli. Anne etrafın etkisinde kalmış . bebeğinin ağlamasında suçun kendisinde olduğunu düşünürse, şuçluluk duygusu ile devam eden bir annelik durumunda bebekler bunları hissederler. Bu durumdan bebekte etkilenecekir. Annenin bebeğine güvenle dokunması ve taşıması gerekli.

3 aydan sonra herşey düzene girmiş sütünüz geliyor yine ağlıyor ise bu genellikle gaz probleminden dolayı olabilir. 4-5 aydan sonra bebekler kendileri dönebildikleri için size ihtiyacı olmadan gazlarını çıkarabilirler. Eğer ağlama problemi düzelmiyorsa bir hekime gitmek en uygunu olmalıdır.